(Dedem, büyük arif Seyyid Burhaneddin Tirmizi’yi Kayseri’de bulunan türbesinde ziyaretim esnasında yaptığım bir sohbete iştirak edenlerden birisinin sualine verdiğim cevabın bir kısmını burada sizlerle paylaşacağım.)
SUAL:
Vatanı Türkiye’yi sevmenin farz olduğunu yani Allah’ın emri olduğunu söylediniz. Peki diğer ülke halkları da Türkiye’yi biz Türklerin sevmek zorunda olduğu gibi, sevmek zorundalar mı?
CEVAP:
Evet, vereceğim gerekçelere göre bunun inancımızda bir akide olduğunu diyebilirim.
Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:
1) “MÜ’MİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER.”
(HUCURÂT, 10)
2) “ŞÜPHESİZ BU, TEK ÜMMET OLARAK SİZİN ÜMMETİNİZDİR.”
(ENBIYA, 92)
3) Allahu Teala bu ülkeyi (Türkiye’yi) kutsal kıldı ve Kur’an’da geçen Cudi Dağı Türkiye’dedir. İbrahim (as) o bölgelerde ve Urfa’da yaşadı. İbrahim (as) müşriklerin putlarını parçalamıştı da onlar da O’nu (as) ateşe atmışlardı. İkamet edenlerinin kötülüğü mekânı kötü etmez. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) da aynısını Mekke’de yaptı, yani yüzlerce put devirde. Bu Mekke’nin iyi olmadığı anlamına mı geliyor? Elbette hayır!
Nemrud’un şirki ve zulmü ile İbrahim (as)’ın yaşadığı şimdiki Türkiye topraklarında kötülük hakimdi. İbrahim (as) onlara karşı savaştı. Evet, onlar ise İbrahim (as)’i ateşe attılar. İbrahim (as) neden orada yaşadı ve mücadele etti? Oralar necasetten yani pisliklerden temizlendi ve tevhit diyarı oldu. Peygamberlerin (as) babası ve Allah’ın elçisi olarak İbrahim (as) sonra Mısır’a geldi ve Hacer ile evlendi. O’ndan ise İsmail (as) oldu O’nun neslinden de Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) meydana geldi. Yani Mısır ile Türkiye arasında ta o zamanlara dayanan bir bağ vardır ve kıyamete kadar da devam edecektir.
“DENİLDİ Kİ: EY NUH! SANA VE SENİNLE BERABER OLAN ÜMMETLERE BİZDEN SELAM VE BEREKETLERLE (GEMİDEN) İN.” (HUD, 48)
Eğer ki Allah Kur’an’da Nuh (as)’ın gemisinin indiği yer olan Cudi ile ilgili böyle şeyler söylüyorsa burada kıyamete kadar “SELAM” ve “BEREKET” olacağının İlahi teminatı var demektir. Allah tarafından buranın (bu ülkenin) mübarek bir yer olarak kabul gördüğü anlamına gelir ve eğer Allah bu ülkeye böyle bir dua’da bulunuyorsa orayı seviyor demektir ve biz de onu sevmek zorundayızdır.
Biz Allah’ın sevdiklerini severiz.
Eğer ki Allah’ın sevdiklerini sevmez isek bu şeriate ve akideye karşıdır ve zıttır. Bizim için bu vatanın ve halkının sevgisi imandan gelir, aynı şekilde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) da Türkiye’deki eski ismi Konstantinopel olan İstanbul şehrini övmüştür.
Şöyle buyurmuştur (sallallahu aleyhi ve sellem):
“İSTANBUL MUTLAKA FETHEDİLECEKTİR. ONU FETHEDEN KUMANDAN NE GÜZEL KUMANDAN; O ORDU (ASKERLER) NE GÜZEL ORDUDUR.” (AHMED, MÜSNED)
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kastettiği asker hangi askerdir? Türkiye’den, İstanbul’dan olan askerler.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) burada sınırlamamış ve belirli bir zamanın askerini dememiş. Demek ki o zamandan kıyamete kadar gelmiş, geçmiş ve gelecek bütün askerler İslam’ın ve İslam Ümmetinin muhafızları ve koruyucularıdır. Allah yolunda gittikleri sürece, Allah’ın emirlerine itaat ettikleri sürece o övülen askerlerden sayılacaklardır.
Eğer birileri çıkarak Türkiye’ye karşı her ortamda savaş açar ya da Türkiye için iyi şeyler demez veya yapmazlarsa bu durum Türkiye’nin veya Türkiye’yi yönetenlerin kötü olduğu anlamına gelmez, hayır! Belki bu ülke için bir ibtiladır veya politik davranışlardır. Politik yönde olanların zaten iyi mi kötü mü oldukları belli olmuyor. Politik işler derin, karışık ve karmaşıktır. Bu zamandan geçmişe baktığımızda bazı bakan, başbakan ve cumhurbaşkanlarının yaptıkları icraatler yanlış görülebilir, ancak kendi zamanlarında kendi bilgilerine göre belki de doğrusunu yapmış olabilirler. Şahıslar doğru veya yanlış yapmış olabilirler,
bizim kastettiğimiz vatan ve millet.
Allahu Teala Rahman Suresi’nde şöyle buyurur:
“O HER GÜN YENİ (BASKA) BİR MESELEDEDİR (İŞTEDİR).”
(RAHMAN, 29)
Bu ülkeler ve şehirler için vs. de geçerlidir. Ama biz Türkiye’nin (asıl) en güzel şehri için ne diyoruz? İstanbul’un Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından övülen askerlerine ve kumandanına nasıl bakıyoruz?
Kur’an ve Sünnetten yola çıkarak bizim de onları övmemiz ve sevmemiz gerekiyor. Neden Medine-i Münevvere’de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ı ağırlayan o kıymetli sahabi Hz. Eyyub el-Ensari (ra) İstanbul’a kadar gitti ve oranın fethine dahil olmak istedi acaba? Nihayetinde orada vefat etti ve defnedildi. İstanbul ve çevresinde çok sahabi yatmaktadır. Avrupa’ya İslam’ın yayılmasında köprü vazifesi gördü.
Yukarıda zikrettiğimiz, Ayetler, Hadisler ve tarihi olaylar değerlendirildiğinde nasıl ki Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere sadece Suudların değil bütün Müslümanların kutsal, ilim, irfan ve ibadet şehirleri olması gerekiyorsa İstanbul da bütün Müslümanların siyaset ve ticaret merkezi durumunda olmalıdır. İstanbul ne kadar güçlü olursa Müslümanlar da o kadar güçlü olur anlayışının benimsenmesi lazımdır.
Buralar İslamî bir vakıftır ve bütün Müslümanlarındır. Evet, Türkiye’de öyle İslamî bir vakıftır ve hepimizin onu sevip koruması gerekir. Çünkü Allah ona dua yapmıştır ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de övmüş ve sevmiştir. Yani bu kendi ülkelerimizi bırakıp Türkiye’ye yerleşeceğimiz anlamına gelmiyor. Hayır!
Bu sadece bir vakıftır burayı Allah’ın oraya olan Sevgisi ve Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sevgisi ve övgüsü doğrultusunda orayı sevmemiz gerekir.
Son cümleler olarak konuyu bizzat yaşadığım bir olayla kapatayım. Bir İstanbul ziyaretimde Fatih Sultan Mehmed (Allah O’na rahmet etsi) rüyamda yanıma geldi. Kendisi üzgündü. Üzüntüsünün sebebini soduğumda bana: “Müslümanlar Cennetle müjdelenmiş on kişiden bahsederler, oysaki ben on birincisi değil miyim? Hatta dünyaya gelmeden müjdelenmiş değil miyim?” dedi.
Düşündüm Fatih Sultan Mehmed Han doğru söylüyor. Zira Peygamberin sallallahu Teala aleyhi ve sellem “Ne güzel kumandan” dediği şahıs elbette Cennetle müjdelenmiştir.
Allahu Teala en Yücedir ve en iyi Bilendir
Seyyid Magdy Dawoud