You are currently viewing Daveti’t Tâmme (tam davet) nedir ?

Daveti’t Tâmme (tam davet) nedir ?

Euzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahim

Vel hamdulillahi ve’s selatu ve’s selamu ala Seyyidina Muhammed ve ālihit tāhirīn

Suâle ilişkin cevap şu şekildedir:

Daveti’t Tâmme yani “Tam Davet” namaza davet eden ezandır.

Bu neden tam davettir?

Namaza davet ettiği için.

Ve namaz Müslüman ve kafirin arasındaki farktır, aynen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın buyurduğu gibi.

Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazdan hesabı veremezse, kaybeder ve zararlı çıkar.”

Demek ki ezan tam davet demektir, çünkü ezan namaz kılmak için davet ediyor.

Bu yüzden Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) iki kelime “tam davet” buyurmuştur.

Şöyle buyurmamıştır “tam dua” veya “tam icabet (cevap).”

İslam’da Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın her ezandan sonra aşağıdaki duayı yaptığı sabit ve bilinmektedir:

“Allâhümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmmeh, ve’s-salâti’l-kâimeh, âti seyyidina Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete, veb’ashü makâmem-mahmûdeni’l-lezî va’adteh.”, inneka lâ tuhlifu’l mî’âd

Allah’ım! Ey şu eksiksiz çağrının ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesîleyi ve fazîleti (ve yüksek dereceyi) ver! Onu kendine söz vermiş olduğun övülmüş makama yükselt (Şüphesiz sen verdiğin sözden dönmezsin).”

Ves sallallahu ve sellim ve barik ala Seyyidina Muhammed ve ala alihi Seyyidina Muhammed.

Ezandan sonra bu duayı yaparsanız çok yüksek sevap kazanırsınız.

Neden tam davet denir?

Tüm İslamı kapsayan tam davet dediğimiz ezan’a bakalım. Dünya ve Ahireti kapsıyor. İslam’da tüm erkânı yani ana şartları hem İslam’ın hem imanın şartlarını kapsamaktadır.

Iman şartlarının 5 olduğunu biliyoruz:

Bunlar İslam’ın 5 rüknüdur.

İmanın 6. rüknü şudur:

“Ammentu Billahi ve melaikatihi ve kutubihi ve Rusuluhi ve’l yevmil ahiri ve’l kadai ve’l kaderi hayrihi ve şerrihi minnalllahi Taala”

Ben Allahu Teâla’ya, meleklerine, kitaplarına,

Peygamberlerine, ahiret gününe, kazaya (kada) ve kadere, hayır ve şerrin

Allahu Teâla’nın yaratmasıyla olduğuna inandım.”

Demek ki ezan hem İslam hem iman erkânını kapsıyor.

Nasıl mı?

Aynen şu şekilde:

Ezan “Allahu Ekber” ile başlıyor anlamı “Allah en büyüktür”. Ondan daha büyük yoktur ve Allah en üstündür ve tüm yaratılanları kuşatıcıdır.

Delile gelecek olursak:

“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh”

” Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna gönülden inanır, sözle de ifade ederim”

Demek ki ikiside Kelimeyi Tevhid’de geçiyor. Allah’ı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan ayırmak olmaz. Kelimeyi Tevhidi söyleyen İslam’a adım atmıştır ve söylemeyen Müslüman değildir.

Bir kısmını söyleyen ve bir kısmını söylemeyen İslam’a adımını atamaz ve itaat etmeyen İslam’dan çıkar.

Bu iyi ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ismi için bir yükseliş, Muhammed O’nun elçisi ve kulu. Kelimeyi Tevhitte “Muhammed Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)” geçmezse geçersiz olur. Allah Subhanu ve Teâla böyle olmasını istemiştir.

Önemli bir noktaya değinecek olursak; eğer Allah’tan başka ilah olmadığına ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a O’nun elçisine ve kuluna inanıyorsan o zaman sana getirilen her şeye inanmak ve uymak zorundasın. Gaybi olsa dahi inanmak zorundasın. Misal iman esaslarında olduğu gibi onda her şey gayp.

Gayp olsa bile inanmak zorundayız.

Fakat İslam’ın şartlarında hiçbir şey gayp değildir her şey uygulamadır. Eğer Allah ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a inanırsan buyurdukları her şeyi yapmalısın. Allah ve Rasulüne uyanlara ne oluyor?

Sonra “Hayye ale’s-salâh” geliyor, eğer inanıyorsan şimdi uygula. Namaz şimdi can buldu. Namaz vakti şimdi geldi. Gel ve namazını kıl. Ve eğer kılarsan o zaman “Hayye ale’l-felâh” gelir. O zaman kurtuluş gelir “felâh” kelimesinin anlamı kurtuluş.

Neden mi?

Eğer Allah ve O’nun Rasulüne (sallallahu aleyhi ve sellem) istediklerine inanır ve uyarsanız o zaman dünyada ve ahirette kazananlardan olursunuz.

Nasıl mı?

Bakara suresinde buyurulduğu gibi:

“Elif, Lâm,Mîm”

Elif = Allah

Lâm = La ilahe illa hû

Mîm = Muhammedun Rasulullah.

“Zalikal Kitabul la raybe fiih”

“İşte kendisinde bir şüphe olmayan bu Kitap;…”

Ne için ya Rabbi?

“Huden li’l muttakîn”

“Sakınanlar için hidayetin tâ kendisidir.”

Onlar kim Ya Rabbi?

“Ellezine yu’minune bil ğaybi ve yukîmûnes salate”

“Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçeklere de inanırlar, namazı (salat) gözetirler,…”

Başka ne Ya Rabbi?

“Ve mimma razaknahum yunfikûn”

ve kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.

Başka ne Ya Rabbi?

“Vellezine yu’minune bi ma unzile ileyke ve ma unzile min kablik, ve bi’l ahiratihum yukinûn”

“Sana indirilene ve senden önce indirilene de iman ederler; ahiret gününe kesinlikle inanırlar.”

Onlara ne olacak ya Rabbi?

Ulâika alâ huden min Rabbihim

“İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler”

Onların mükafatı veya sonucu ne olacak Ya Rabbi?

Ve ulâike humu’l muflihûn

“…Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridirler.”

Demek ki namaz için davet olan ezan inanlar için tam davettir.

Demek ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu bu iki kelime “tam davet” birçok şeyi kapsıyor, tüm İslam’ı kapsıyor. Dünyada işlediğiniz amelleri ve ahirette sonsuza dek alacağınız sonuçları barındırıyor.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın söylediği her kelime birçok anlam taşır. Aynen Kuran-ı Kerim’de olduğu gibi birçok kelime ve konular barındırır.

Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Bana cevamiul kelîm verildi.” yani kapsamlı kelime konuşma özelliği.

Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle de buyurmaktadır:

“Kuran-ı Kerim’i ve ona benzer bir şey aldım (yani onun sünneti).”

Kur’an’ın açıklaması sünnettir. İkisini birbirinden ayırmamalıyız.

Ya ikisini bir Tevhid olarak kabul edersiniz ya da İslam’dan çıkarsınız.

Ve bu, namaz kılmanın en yüksek ibadet olduğuna, zahir ve batinde en yüksek iman olduğuna dair bir işarettir.

İslam’a davet (ezan) tam davettir, çünkü dünya ve ahiret saadeti için davet ediyor.

Her kim bu davete gelmezse ve uymazsa kaybedenlerden olur.

Çünkü namaz Allah ve senin aranda bir bağdır.

Her zaman bu bağlantıda kalın sadece günde 5 defa kılmayın aksine gece herkes gafleteyken ve uyurken kılın.

Allah için Teheccüd namazına kalktığınızda rahatınızdan bir kısmını almış oluyorsunuz. Onunla bir bağlantı kurabilmek için, çoğu insanın gözleri ve kalpleri uyurken.

Bu yüzden Allah hep o zaman iner, her zaman azametine uyan celaline göre iner.

Allah Teheccüd kılan kullarına gelir. Halık olarak Allah kullarına iner. Allah’ın inmesi O’nun için bir aşağılama olarak değildir aksine azametine uygun olarak iner, Allah kullarına iner ve şöyle buyurur:

“Sorusu olan yok mu; onu cevaplayayım Muhtaç olan yok mu; ona veriyim? Dua eden yok mu; onun duasını işiteyim? Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim? Tevbe eden (pişman olan) yok mu; onun tövbesini kabul edeyim?”

Allah‘ın indiği iki an vardır.

Arafat günü Allah hac yapan kullarına iner ve aynısını söyler.

Meleklerine şunu buyurana kadar:

“Hac yapan herkesi affetmem için benim şahidim olun. Bakın onlar nasıl geldiler. Yorgunlar ve dünyanın her bir yanından Bana misafir olarak geldiler.”

Ve Allah gecenin üçte birinde Teheccüd vaktinde gelir ve Subhanu ve Teâla aynen açıkladığımız konuşmayı yapar.

Eğer gece kalkarsanız 8 rekat teheccüd namazı kılın ve vitir namazı kılın. Sabah namazı olana kadar bekleyin ve bu sürede zikir çekin ve istiğfar edin, çünkü Allah o sürede sizinle birliktedir.

Allah sizi affeder ve tüm günahlarınızı bağışlar. Ve bunun üstüne bir de sabah namazını kılarsanız ve duha namazını beklerseniz o zaman Allah sizi hac ve umre yapmış gibi sevap ile mükafatlandırır.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Tam nâfile hac ve umre sevabına nâil olur.”

Çünkü siz Arafat’ı bekliyorsunuz. Mekke’de bulunan Arafat değil Allah katındaki Arafat.

O zaman Allah sizlere, aynen bir kimsenin hacda Arafat’a gitme için verdiği kadar sevap verir ve üstüne bir de umre sevabı verir. Hac’da Allah’ın konuğu olmak için Beytu’l Haram’a gitmek niyetindedir.

Siz Allah’ın misafiri oluyorsunuz ve Arafat’ta yorgun bir şekilde duruyorsunuz. Ve Allah geliyor sizin günahlarınızı siliyor. Hiç günah işlememiş gibi dönüyorsunuz yeni doğmuş gibi. Aynen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın buyurduğu gibi.

Fakat Teheccüd’de siz gitmiyorsunuz Allah geliyor aynen Arafat günü geldiği gibi. Ve sana ne istiyorsan vereceğim buyuruyor. Aynen Arafat’ta olduğu gibi.

Siz evde oturuyorsunuz ve namazınızı kılıyorsunuz ama O sizlere geliyor aynen Arafat’ta hac yapanların yanına geldiği gibi.

Bu açık bir hayır kapısı değil midir? Neden bırakıyoruz?

Dünya fani, her geçen gün sizi ölüme yaklaştırıyor.

Her an ölebilirsiniz, ölüm bekleniyor ve her gecen gün seni ölüme yaklaştırıyor, sonsuza dek oraya dönene kadar.

Öldüğünüzde şöyle diyeceksiniz: “Ya Rabbi tekrar dünyada olsam bütün gece namaz kılardım.”

Fakat o zaman artık çok geç, çünkü artık geri döndünüz. Tövbe edin. Eskide olanları unutun. Bu topluma girebilmek için ve her şeyin silinmesi için Allah ile yeni bir hayata başlayın.

Vel hamdulillahi Rabbil alemin ves selatu ves selamu ala Seyyidina Muhammed ve ala alihi Seyyidina Muhammed

Sayyid Magdy Dawoud