You are currently viewing DARABA / DÖVMEK-VURMAK

DARABA / DÖVMEK-VURMAK

YENİ İLİM

DARABA / DÖVMEK-VURMAK

İslam‘da kadın ve çocuk dövme hakkındaki iddialara yönelik izahat

10 yaşina gelen çocukların namazı ihmal ettiklerinde dövülerek cezalandırılabileceklerine dair konu
Bu konu Rasulullah‘in (sallallahu aleyhi ve sellem) şu Sahih Hadisinden yanlış anlaşılmıştır
Riyâdus Salihin No.301 – قال رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم: (مروا أولادكم بالصلاة وهم أبناء سبع، واضربوهم عليها وهم أبناء عشر، وفرقوا بينهم في المضاجع) حديث حسن صحيح رواه أبو داود والترمذى بإسناد حسن

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: „Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün, yataklarını birbirinden ayırın.“
Bu Hadis, Sahih Hasen Hadis olarak Ebu Davud’dan ve Tirmizi’den rivayet edilmiştir.

{وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيّاً كَبِيراً} (النساء٣٤)

”Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa, 34)

BİRİNCİSİ:

On yaşına geldiğinde çocukları namazi ihmal ettiklerinde cezalandirmak için dövmeye yönelik:*

Bu konu benim danışmanlığını yapip farkettigim ve hatalı anlayışı düzelttiğim Viyanada bir hakimin master tezi idi.

Böylece Avusturya’daki bu Viyanali hakimi konuyu doğru anlamaya yönlendirmis oldum.

Dayak (dövmek) İslam ilkeleri, şeriatı, fıkhı, ruhu ile ve İslam’ın merhameti ile bağdaşmamaktadır.

*Peygamberimizin birçok hadis-i şerifinin gösterdiği yol ile de çelişmektedir.

Örneğin:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Hadis Ebu Davud’dan ve Tirmizi’den rivayetle sahihtir). Tirmizi demiştir ki: “Hadis hasen sahihtir.”

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yer içindekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.”

Ve yine şöyle buyurmuştur: “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.”

Yine şöyle buyurur Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): Bir kadın bir kediyi hapsetti, ne yiyecek ne içecek verdi ve dışarı da bırakmadı gidip kendine yiyecek arayabilmesi için ve bundan dolayı ateşe (cehenneme) atıldı. Bir adam ise çok susamış bir köpek için kuyuya inip ayakkabısına su doldurup ona ayakkabısından su içirdiği için cennete girdi.*

*Eger İslam‘da bir hayvana olan merhamet bile bu kadar önemliyse, bütün yaratilanlarin olan insanda nasil olur?!!

Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yine şöyle buyurmuştur: “Üç durumda kuldan kalem kaldırılmıştır (yani amelleri yazılmaz): Uyanıncaya kadar uyuyandan, büyüyüp erişinceye kadar çocuktan, akıllanıncaya kadar deliden.” (İmam Ahmed’in Müsned’inden rivayet)

Veya Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi.

Bu üçü hangi ameli işlemiş olurlarsa olsunlar, dünya ve ahirette sorgulanmazlar.
Yani ne dünyadan nede ahirette Allah tarafindan sorgulanmazlar.
Nasil olurda Allahu Teala’nın bile kendisini hesaba çekmeyeceği bir durum için onu döver ve cezalandırırız?

*Yani (Daraba – ضَرَبَ – dövdü/vurdu, الضرب Dövmek/Vurmak) fiilini arapca diline göre anlamak ve izah etmek gerekir ki bu hadisin manası anlayabilelim:

(و اضربوهم على عشر و فرقوا بينهم في المضاجع)

“On yaşına geldiklerinde onları dövün ve yataklarını ayırın.”

BURADA (DARAB ضرب – DÖVME) ARAP SÖZLÜGÜNE GÖRE ve KUR’AN VE HADİS’TE NE ANLAMA GELİR?

Cevap:

ضَرَبَ: darabe (vurdu)
يَضرِبُ: yadribu(vuruyor)
ضَرباً: darben(vurmak)

Arapça olarak darb kelimesi işte buradaki çekimi yapılan darabe fiilinden gelir. Vurmak, dövmek anlamı olduğu gibi, az sonra aşağıdaki ayetlerde göreceğiniz başka anlamları da bulunmaktadır. Bunlar yüksek Arapçada doğru olan ve Arapça sözlükte bulunan Kur’an ve Hadis lisanıdır.

Bazı örnekler:

Burada kastedilen mana lügat, Kur’an ve ve şer’i olarak “الضرب” yani darb kelimesinde aslında kastedilen manalar.
(Daraba) lehu tarikahu – Onun yolunu (darp etti) vurdu. Türkçe yaklaşık karşılığı: Ona yol belirledi. Veya Almanca da denildiği gibi: O yeni bir yol(a) darp etti (koyuldu).
Veya: „Göstermek ve yönlendirmek.“
Denir ki: *“O onu (darp etti) kibleye yönlendirdi.”
Veya: bir şeye olan alışkanlık.
Denir ki: *“Ben onu namaza alıştırdım (daraba ettim).”
Ya da: karıştırmak.


Denir ki: “Ben meyveleri (veya yumurtaları) mikser ile daraba ettim (karıştırdım).”
Veya: eritmek.
Denir ki: *“Ben şekeri suyun içine katıp mikser ile daraba ettim (erittim).
Veya: işaretlemek ve yönlendirmek.
Şöyle denir: “Ben onlara yollarını işaretlerle belirledim.”
Ve şöyle denir: *“Hükumet yeni para birimi olarak Yeni Türk Lira’sını (daraba etti/vurdu) belirledi.
Verdigimiz bütün örnekler (Daraba – ضَرَبَ) fiili ile dilsel olarak alakalı olan sözcüklerin bir kısmı.

Arapca dilinde bazi örnekler verdikten sonra Kur’an-i Kerim’den de bazı örnekler verelim:

Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: ( ضرب الله مثلا ..) “Allah örnek gösterdi..” (Tahrim,10)

(Darabe meselen: örnek vurdu yani örnek gösterdi demektir.)

(..وتلك الأمثال نضربها للناس لعلعهم يتفكرون)

“Biz bu misalleri insanlara belki tefekkür ederler diye vuruyoruz (veriyoruz).” (Haşr, 21)

(.. واضرب لهم مثل الحياة الدنيا…)

“Onlara, dünya hayatının örneğini vur (ver).” (Kehf, 45)

(.. واضرب لهم مثلا. )

“Onlara örnek vur (ver).” (Kehf, 32)

Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi dövmek/vurmak cümlesine göre değişik anlamlar taşımaktadır. Ve hatta bu örnekler dışında daha farklı manalara gelmektedir.

“Yedi yasina geldi mi cocuga namazi emredin, on yasina geldi mi kilmadigi takdirde dovun, yataklarini birbirinden ayirin.”

Yukarıdaki hadis’de geçen daraba yani dövün/vurun sözcüğü demek ki farklı anlamlara gelmektedir. Yani onları dövme kelimesi çocukları 10 yaşından itibaren eğitmek anlamindadir. Bu yaşa geldikten sonra Allah’in onlara verdigi yetenekleri meydana cikartarak, yetenekleri harakete geçirerek, beyinlerinde hayatlarının kalan kısmı için önemli olayları kaydedecekleri eğitimi ve öğretimi sağlamak.

Bu yaş, onların meyillerini ve Allah vergisi olarak onlarda bulunan yetenekleri ortaya çıkartmak için bir yaş ayrımının başlangıcıdır. Rabblerinden onlara kendilerini ona yöneltmeleri ve geliştirmeleri için verilmiştir.

Bu, batıda öğrencilerin eğitiminde izlenen bir yoldur, ben buna kendim şahit oldum.

10 yaşına gelen bir öğrencinin iki saat boyunca “Werk Raum/Work Room” yani çalışma atölyesinde bırakıldığını görürsün. Ve orada tüm yetenek ve el sanatı araçları, onların gelişmesi, gözetimi, yeteneklerinin ortaya çıkması, gelişmesi ve doğrudan ona yönelmeleri için eğitim açısından ve ilmi açıdan ehil öğretmenler vardır.

‘Daraba’ için ‘göstermek’ manasını kullandığımızda şöyle olur: çocukların 10 yaşında yataklarını ayırırız ve onları hayatın yeni safhalarındaki yollarını belletiriz yani ‘gösteririz’. Mesela birbirlerine imam olmayı öğretiriz, kendi işlerini tek başlarına görebilecekleri eğitimi veririz anlamlarında. Onlara yol açmak yeni bir yola koyulmak (yola vurma) anlamlarında.
………………………….

İKİNCİSİ:

Allahu Teala’nın Nisa Suresi 34. Ayetteki Müslümanlar ve gayri Müslimler tarafindan yanlış anlaşılan “واضربوهن” Ve daraba bihi sözünde kadını dövmek:

{وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيّاً كَبِيراً} (النساء٣٤)

“(Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa,34)

*BUNUNLA İLGİLİ ŞUNLARİ SÖYLERİZ :

Bu onları ikaz ettikten sonra yataklarınızı da ayırdıktan sonra son çare olarak “dövünüz” kelimesi ile alakalıdır

Allah “onları dövünüz/vurunuz” buyuruyor
“واضربوهن”:*

Allah’ın bir erkeğe hayat ortağını (karısını) dövmesini emretmesi düşünülemez.
Çünkü İslam dini, ulvi, medeni ve yüce bir dinidir. Bir kediye eziyet edilmesine izin vermeyen bir dindir. Anneye, kız kardeşe, kadın eşe ve kız evlada eziyet etmeye, onu dövmeye ve ona hakaret etmeye izin vermesi mümkün değildir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından önce son sözlerinde bile kadınlara iyi davranılması yönünde öğüt vermiştir.

Nisa Suresinin 34. Ayetini nasıl anlamalıyız…?

{وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عليا كبيرا )

“Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa,34)

(Ayette geçen اَضرِبُوا(Adribû) ise darabe nin imperativ yani emir halidir. Vurunuz/dövünüz şeklinde tercüme edilse de asıl anlamı aşağıda açıklandığı gibidir.

Buradaki “واضربوهن”, el ile ya da asa yani sopa ile vurma, dövme anlamındaki fiilsel anlam değildir. Çünkü buradaki “ضرب” / DÖVMEK kelimesi, ilişkilerin askıya alınması anlamındadır. Yani her birisi ayrı odalarda olmak üzere veya kadinin mahremi olan bir ailede kalması ve eger kimsesi yoksa erkegin evden gitmesi gerekir ya da odayi terk etmesi gerekir ta ki kadin kendine gelip tekrar eşine itaat edene kadar o zaman zarfında erkek kadına karşı herhangi bir hata yapmamalidir.

Bu ayette DARABA kelimesi dövmek anlamında değil, AYRILIK, DİKKATSİZLİK ve UMURSAMAZLIKTIR. Yani bir müddet ayrılın, dikkatsizlik gösterin veya ihmal ettiğinizi belli edin belki bu beklenmedik haller kadını kendisine getirir.

Bu durum kadin eşine itaat etmedigi taktirde gecerlidir. Ama eger eşler arasında anlaşma mümkün degilse ve eger zarar verecekse, Allahu Teala aynı Surenin sonraki Ayetinde yani 35. Ayette şöyle buyurur:

( وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ
اللَّهَ كَانَ عَلِيمًاخَبِيرًا.)

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (NİSA, 35)

Bunun sonrasında ise eğer bütün denemelere ve imkânların zorlanmasına rağmen bir düzelme olmadıysa son çözüm ikisinin de birbirine saygılı olmak üzere sakin bir şekilde boşanmalaridir.*

(الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَأْخُذُوا مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّ شَيْئًا إِلَّا أَنْ يَخَافَا أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمون)

“Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.” (BAKARA, 229)

Anlaşılan o ki durumun düzelmesi yönünde herşey yapılmalıdır ve her çare denendikten sonra evliliğin yürüyemeyeceği bariz bir şekilde belirdiyse o durumda ihsan ile hayırla o evliliği sonlandırmaktır.

Nisa Suresinin 34. Ayetinde dövme kelimesi yukarıda bahsi geçen çocuk dövme konusunda olduğu gibi tamamen farkli bir anlam tasimaktadir. Bu kelimenin cokca anlamı vardir yerine ve hitabına göredir. Ve burada da başka bir anlami vardir ve aslinda herkesin anladigi gibi dövmek anlamında asla degildir. Lügati, gramer ve Kur’ani dil kuralları olarak isaret eden gerçek ise şu şekildedir:*

” ضرب الدهر بين القوم” Daraba ad Dahru bayna-l Kavm. “Halk (insanlar) arasında zamanı böldü.“ Anlami ise: “insanların arasını açtı.”

Ya da: “İnsanları birbirinden *uzaklaştırdı.”

” ضرب عليه الحصار” Daraba alayhi-l Hisar. “Ablukaya alındı.” Anlami: “O, alanından uzaklaştırıldı veya kuşatıldı.”

” ضرب عنقه” Daraba ‘unukahu’ “Boynu vuruldu” yani, boynu vücudundan ayrıldı.“

Öyleyse darb uzaklaşma, ayrılma ve görmezden gelmeyi ifade ediyor.

Kur’an’da darb’ın bununla aynı anlama yani uzaklaştırma ve ayırma anlamına gelen çok ayetler vardır.

{وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساً لَّا تَخَافُ دَرَكاً وَلَا تَخْشَى} (طه ٧٧)

“Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol vur aç” diye vahyettik.” (Taha, 77) Yani onlar için sular arasından bir yol ayır.

{فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ} (الشعراء ٦٣)

“Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.” (Şuara, 63) Yani, suyu ikiye ayır.

{لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْباً فِي الأَرْضِ} (البقرة ٢٧٣)

“(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yer içinde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Bakara, 273)

Yani ayrılma, Allah’ın geniş arzına yolculuk ve hicret etme.

{وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ} (المزمل٢٠)

“Bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeriçinde vuracağını dolaşacağını bilmektedir.” (Müzzemmil, 20)

Yani rızık talebi için yolculuk yapacaklarını ve evlerinden uzaklaşacaklarını.

{ فَضُرِبَ بَيْنَهُم بِسُورٍ لَّهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِن قِبَلِهِ الْعَذَابُ} (الحديد ١٣)

“Derken aralarına kapısı olan bir sur vurulur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.” (Hadid, 13) Yani aralarını bir sur ayırdı.

Mesellerde (Arapça atasözlerinde ve deyimlerde) denir ki:

” ضرب به عُرض الحائط” “Birini veya bir şeyi “daraba etti” kenara attı.” yani “onu ihmal etti ve ondan uzaklaştı.”

Nisa Suresi 34’te kastedilen mana ise bu son örnekte görülen manadır.

Ayet, önce öğüt vermeye sonra yatağı ayırmaya, sonra da yatağı terk etmeye teşvik etmektedir. Yani eşleri tek yatakta bir araya getirmemeye. Eğer bu fayda vermezse de, buradaki darb kelimesi ilişkileri soğutma, uzaklaşma ve görmezden gelme anlamındadır. Bu Müslümanlardan akıllı olanların gerektiğinde uygulayacağı bir durumdur.

Kadın ve erkek eşin silahı, kendilerini ve aileyi güçlendirmede, İslami ve insani toplum yapısının sağlam temeli olan aile oluşumunu tehdid eden bazı zararlı adetlerden kurtulmada beraber olmaktır.

*Burada bir soru belirir: Eger şöyle demek istiyorsak arapcada nasil demeliyiz: o onu eliyle ya da asasi ile dövdü (ona vurdu) ya da sana herhangi bir sekilde zarar verdi?

BUNUN CEVABİ İSE ŞÖYLEDİR:

Bu yerine göre, duruma göre, ve olaylara göre değişir…
ÖRNEKLER:

Kasas Suresi 15

القصص
(وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَذَا مِنْ شِيعَتِهِ وَهَذَا مِنْ عَدُوِّهِ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِنْ شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَى فَقَضَى عَلَيْهِ قَالَ هَذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُبِينٌ)

“Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, “Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır” dedi.” (KASAS, 15)

Şöyle denir:
وكَزه بالرُّمْح Vakazahu bil Rumh.
Yani onu ok ile vurdu (yani burada daraba – ضَرَبَ vurmak yazmamaktadır)
Ve şöyle denir: o onu bicakladi yani bicak ile bicakladi ya da kesti. Veya arapçada yumrukladı demek istenirse Vakazahu kelimesi kullanılır Daraba değil.

Şöyle denir:
سَكَعَ الوَلَدَ : Sak’a al Walad. Yani cocugun kafasina vurdu.
Darabau ‘ala ra’suhi
ضَرَبَهُ على رَأْسِهِ.

Şöyle denir: Rakalahu ركله Yani o ayagi ile vurdu.

Şöyle denir: Latamahi Yani o yüzüne vurdu.

Nihayet birçok Müslümanin yanlis anladigi kadin ve cocuk dövme ile alakali konuyu hem dilsel olarak hemde İslami olarak izah etmiş olduk.

Bu konu bir akide (itikat) konusu, tefsir konusu ve fikih konusudur.
Akide açısından: İSLAM barış demektir. Durum böyleyken nasıl olur da İslam Din’inin birinci kaynağı olan Kur’an-ı Kerim “kadını dövün” diye bir emir verir?! Bu kabul edilebilir bu hal değildir.

Bütün surelerin başlığı olan Bismillahi-r Rahmani-r Rahīm. cümlesinde Allah ismi yanısıra Allah’ın iki ismi daha bulunmaktadır. O bütün mahlukatına karşı Rahman’dır, hem Müslümanlara hem kafirlere karşı. Ahirette ise mü’minlere karşı Rahim’dir. Kendisini her surenin başında merhamet sıfatını söyler ve söyletir ve sonra kadınları dövün der, öyle mi? Bu hiç mümkün mü? Elbette gayri mümkün.

Tefsir açısından: “Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (NİSA, 34,35)

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O´nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”* (RUM, 21)

O halde iyi düşünen bir kavim olalım ve bu ayetleri tadabür yaparak (birbiriyle) alakalı olarak değerlendirelim. Rum 21. Ayeti vahyeden Allah Nisa 34’ü de vahyetmiştir. Ayetin birinde SEVGİ, MUTLULUK, BARIŞ, MERHAMET derken başka bir ayette ‘erkekler kadınlarını boşayacaklarsa ihsan (iyilik) ile boşasınlar‘..derken Nisa Suresi 34’te ‘kadınları dövün’ desin. Bu tezat kabul edilebilir mi? Haşa, Kur’an’da asla çelişki olmaz. Sorun Kur’an’da değil anlayışlardadır.

Bu yanlış anlayıştan dolayı bazı Müslüman erkekler karılarını dövüyorlar ve bazı kafirler ve ateistler de bunu ayeti öne tutarak Kur’an’a İslam’a ve Müslümanlara karşı yanlış argümanlar öne sürüyorlar.

Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’i gerektiği gibi anlamak çok önemlidir. Kelamullah Muradullah’a göre anlaşılmalıdır.

Fıkıh açısından: Akide ve tefsir anlayışlarının doğal bir sonucu bizi şöyle bir fetva vermeye zorlamaktadır: “İslam’da kadını dövmek haramdır.”

Bizim bu tür yazılarımıza “Yeni İlim” dememizin nedeni alimlik iddia etmekten kaynaklanmaz, bilakis Kur’an-ı Kerim ayetlerini tedebbürle okuyunca Allah’ın bize verdiği anlayışın toplımla paylaşımıyla aklakalı bir durum. Zira bu bahsettiğimiz anlamı ifade eden açıklamalar ne sünni kaynaklarında ne de şii kaynaklarında mevcuttur. Tarihten günümüze daraba sözüyle o durumdaki bir kadının dövülmesi anlaşılagelmiştir ve maalesef bu görüşte bütün ulema ittifak etmiştir.

Hayır, bu ayette geçen daraba sözcüğü ayet içeriği bakımından kesinlikle dövmek/vurmak anlamına gelmemektedir. Belirli bir zaman için ayrılmak, kasıtlı bir şekilde umursamazlık göstermek ve hatasından dönmeye teşvik amaçlı dikkat celb etmek için kadını ihmal etmek (gibi görünmek). Hiç olmuyorsa kadını iyilikle boşamak ama asla dövmemek.
Ulemanın en iyileri ve kadın savunucu ve koruyucuları anlam olarak: kadınlar ciddi manada dövülmezler sadece nefislerinin onurlarını kırmak için misvakla sembolik anlamda dövmektir. Yani ey kadın! Normalinde hayvanlara vurulur, şimdi sana bu misvakla vuruyorum çünkü seni hayvanlıktan tekrar insanlığa davet ediyorum… anlamında misvakla hafifçe vurulur…demektedir.

Alimlerden diğerleri ise ayetin gereği olarak dövülebilirler ancak sopayla filan değil ve kemiklerini kıracak şekilde bedenlerine zarar verecek şekilde değil…demektedirler. Bir başkaları ise yüzleri hariç bedenlerinin her yerine vurulabilir…demişleridir.

Hayır, hayır, asla. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)‘ın hayatında eşlerinden hiçbirisini bir defa dahi dövdüğü görülmemiştir. Yanlış anlama sonucu veya alimlere tabi olmalarından dolayı karılarını döven adamları Allah bağışlasın.

Dövmek İslam’a yakışmaz, bilakis barış, merhamet, ve sevgi yakışır.

Allah hepimizi hidayet üzere eylesin.

Velhamdulillahi Rabbil Alemin vesselatu vesselamu ala Seyyidina Muhammed ve ala alihi ve ashabihu ve sellem

Sayyid Magdy Dawoud