Günümüzde (Mart 2020) dünya çapındaki insanlar Korona isimli bir virüsle meşgul. Biz bu virüsü Dabbetu’l-Ard ile alakalandırıyoruz. Allahu Teâlâ her şeyden çift (iki tane) yaratmaktadır. Bu Korona virüs Dâbbetu’l-Ard’ın ya orijinali ya da ikincisi ama aralarında mutlaka bir bağlantı mevcut.
Yazılarımızın sevk edilerek doğru sıralamaya göre düzenlenmesi de ilgi çekici. 3. Cilt kitabımızda Deccal’i ebeveyninden tutun da doğumuna kadar, çocukluğundan ta ölümüne kadar en ince ayrıntısına kadar yazdık. Ye’cúc ve Me’cûc’un nereden ve nasıl çıkacaklarını da izah ettik. Şimdi ise kitabımız o konularla şu an basımevinde bulunurken birden bu Korona- virüs meydana çıktı yani Dâbbetu’l-Ard. Bundan sonra ise Mehdi (as) ve İsa (as)’nın gelmeleri beklenecektir.
Dabbe Kur’an’ı Kerîm’de 14 yerde geçmektedir ve çoğulu ise devab’tır. Dabbe sözcüğü maalesef Kur’an tercümelerinde hayvan olarak çevirilmiştir. Oysaki bir bakteri ve virüsten tutunda deyeye kadar bütün canlı rızık tüketiciler dabbedir. Arzda yaşayan insan, hayvan, kuş mikrop, bakteri, virüs hepsi de dâbbe kelimesi kapsamındadır.
Dabbe Kur’an’da 14 defa geçmektedir demiştik. Buna karşın Dabbetu’l- Ard iki ayette geçmektedir birisi NEML Suresi 82. âyette ikincisi ise SEBE Suresi âyet 14’te.
“O (VAAD EDİLEN) SÖZ BAŞLARINA GELİP SABİT OLACAĞI (GERÇEKLEŞIP YAŞANACAĞI) ZAMAN (YANİ KIYAMET ÖNCESİNDE), ONLAR İÇİN DABBE-TUL ARD (YERDEN BİR CANLI) ÇIKARIRIZ. O DA İNSANLARA, BİZİM AYETLERİMİZE YAKINEN İNANMADIKLARINI SÖYLEYECEKTİR.” (NEML, 82)
Buradaki Vaad kıyamet değil şimdilerde yaşananlardır.
Dabbetu’l-Ard yani orijinal olarak Dâbbetu’l-Ard kelimesinin geçtiği ikinci âyet ise SEBE Suresi’ndedir:
“SÜLEYMAN’IN ÖLÜMÜNE HÜKMETTİĞİMİZDE, ÖLDÜĞÜNÜ ANCAK ASASINI KEMİREN DÂBBETU’L- ARD SAYESİNDE ANLAMIŞLARDI. SÜLEYMAN’IN CESEDİ YERE YIKILINCA ORTAYA ÇIKTI Kİ, EĞER CİNLER GAYBI BİLMİŞ OLSALARDI O AŞAĞILAYICI EZİYETE KATLANIP DURMAZLARDI.”
(SEBE, 14)
AHİR ZAMAN UYARICISI KORONA VEBASI
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber. Subhanallahi Ve Bihamdihi Subhanallâhi’l-Azim.
Neûzu bikelimátillâhi-t-tâmmâti min şerri kulli şeytânin ve hâmmah ve ayinin lâmmah ve min şerri kulli dabbah Rabbi áhizun binasiyetihâ inne Rabbi alâ sırâtin mustakim.
(Şeytanların, zararlı şeylerin ve kem gözlerin şerrinden, Rabbimin perçeminden tutmuş olduğu her bir dabbenin (canlının) şerrinden yine O’nun (Allah’ın) kusursuz kelimelerine sığınırız. Muhakkak ki Rabbim dosdoğru bir yol üzeredir.)
Subhanallah, Korona olarak adlandırılan bu koroner (taçlı, kapsüllü) virüs, on dört asırdan beridir Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilir bulunmaktadır.
Belki birisi bu âyetlerin Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) yönelik olduğunu söyleyebilir. Ona cevâben biz de şöyle deriz: Evet, bu Rasûl-u Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) vasıtasıyla ümmetine yönelik hitaptır.
Öyle ki eğer bizler etraflıca anlatacağımız bu âyetlerin mânâsını tedebbür edersek, onların bugün dünyâ sâkinlerinin yaşamakta olduğu olaya uygun ve isabetli olduğunu görürüz. Bu, kıyamet saati gelinceye dek, her zaman ve mekân ile uyum içinde olan Kur’ân’ın i’câzı ve mükemmelliğindendir.
Bir giriş olarak, belki bu virüs Dâbbetu’l-Ard olabilir ya da şimdi üç bölümde açıklayacağım şekilde olabilir:
BÖLÜM -1
Dâbbetu’l-Ard, Åhirzaman Fitnesi ve Mehdi (as)
Zannederim ki Korona, Dabbetu’l-Ard’dır ve hak olan vaad yaklaşmıştır: Havaalanındaki insanları alından keşfetme ve koronaya yakalananları diğerlerinden ayırma yöntemi.
Hz. Süleyman’ın (as) âsâsı -ister tahta olsun ister demir (farketmez)- Dabbatu’l-Ard âsâyı en aşağıdan başlayıp sonuna kadar yiyen bakteriyel ya da mikrobiyel bir böcekti.
Benzer şekilde pas da demiri yer veya mikrop tahtayı yer ve böylelikle onu toza ya da talaşa dönüştürür.
Korona da aynı şekilde, kandaki demir elementini(hemoglobin) yok etmek üzere, insandaki bağışıklık sistemini zayıflatmaya çalışır ve insan zayıflar, bağışıklığı azalır, hasta olur.
Dabbatu’l-Ard, bazılarının hayal ettiği gibi saatler içinde arza yayılan ve -Müslümanlarda anlaşıldığı şekilde kafiri alnından mühürleyan büyük bir hayvan değildir. Aksine Kur’ân onu Süleyman (as) ile zikretmiştir: “DABBATU’L-ARD(BİR ARZ DÂBBESİ) ONUN ASASINI (YASLANDIĞI DEĞNEĞİNİ) YEDİ…”
O bir hayvan değildir, arzdakilerin çürümesinin (bozulma, paslanma) sebebi olan bir böcek, mikrop, bakteri veya virüstür.
Yukarıda zikrettiğimiz ayetleri bu bağlamda tekrar okuyalım:
“O (VAAD EDİLEN) SÖZ BAŞLARINA GELİP SABİT OLACAĞI ZAMAN, ONLAR İÇİN DABBETU’L-ARD (YERDEN BİR CANLI) ÇIKARIRIZ. O DA İNSANLARA, BİZİM AYETLERİMİZE YAKINEN İNANMADIKLARINI SÖYLEYECEKTİR.” (NEML, 82)
El-Hakk Subhanehu burada “ARZDAN BİR DABBE” demektedir ve “DABBE lafzı zikredilmiştir.
Yine Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“SÜLEYMAN’IN ÖLÜMÜNE HÜKMETTİĞİMİZDE, ÖLDÜĞÜNÜ ANCAK ASASINI KEMİREN DABBETU’L- ARD SAYESİNDE ANLAMIŞLARDI. SÜLEYMAN’IN CESEDİ YERE YIKILINCA ORTAYA ÇIKTI Kİ, EĞER CİNLER GAYBI BİLMİŞ OLSALARDI O AŞAĞILAYICI EZİYETE KATLANIP DURMAZLARDI.” (SEBE, 14)
Bu ayetlerden anlıyoruz ki dâbbe ya bir mikrop ya virüs ya da bir kemirgendir.
Onun bir hayvan ya da çıplak gözle görülebilir olması mümkün değildir. Güncel anlayışa göre bir mikrop ya da virüstür.
Dünya çapındaki havaalanlarında korona taşıyıcılarının keşfedilme şeklini gözlemlersek eğer, alın üzerine bir cihaz koyulmakta olduğunu görürüz. Yüzde belirtiler, burun akıntısı, ateş ve öksürük ortaya çıktığını gözlemleriz.
Ebu Umâme’den (ra) naklen, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“DABBE ÇIKAR VE İNSANLARIN BURUNLARININ ÜZERİNİ DAMGALAR. SONRA SİZİN ARANIZDA (KENDİLERİNİN DIŞINDAKILER TARAFINDAN) TANINIR HALE GELIRLER. TA Kİ BİR ADAM DEVE SATIN ALIR VE SONRA “ONU KİMDEN SATIN ALDIM?” DER. SONRA YINE “ONU BURUNLARINDAN DAMGALANMIŞ KİMSELERİN BİRİNDEN SATIN ALDIM.” DER.” (AHMED)
Bu açık deliller, Dabbatu’l-Ard’ın çıkışının mecazi bir anlam taşımadığı, abartılmış bir haber olmadığı üzeredir ve bu delillere iman etmek gerekir. Çünkü biz bilmekteyiz ki, manasının hakikatini kavrayamasak bile, o hak ve doğrudur.
Ebu Hureyre’den (ra) naklen, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“ŞU ALTI DURUMDA AMELLERE ACELE EDİNİZ: GÜNEŞİN BATIDAN DOĞUŞU, DUHAN (DUMAN), DECCAL, DABBE, SİZDEN BİRİNİN ÖZEL BİR DURUMU YA DA GENEL BİR DURUM.”
(MUSLIM)
Zannederim ki korona, Dabbatu’l-Ard’dır ve belki yaratma esası ve El-Hakk Subhanehu’nun her şeyden çifter şekilde yaratmış olması kanunundan dolayı kendisini ikincisi takip eden durumun birincisidir.
Katade’den Muammer’e, ondan da Abdurrezzāk’a naklen, İbni Abbas (ra) dedi ki: “DÂBBE, ÇOK TÜYLÜDÜR. DÖRT AYAKLIDIR. TIHAMENIN BAZI VADİLERİNDEN ÇIKAR.”
İbni Ebu Hatim dedi ki: “Babam, Abdullah bin Recâ ve Fudayl bin Merzuk, Atiye’den naklen bize anlattı: Abdullah dedi ki: “DABBE SAFA TEPESİNDEKİ BİR YARIKTAN KOŞAN BİR AT GİBİ ÇIKACAK. FAKAT ÜÇ GÜNDE ANCAK ÜÇTE BİRİ ÇIKABİLECEK.”
Muhammed bin İshak, Ebân bin Salih’ten naklen dedi ki: “ABDULLAH BİN AMR’A, DABBE HAKKINDA SORULDU. DEDİ Kİ: DABBE, ECYAD’DAKİ BİR KAYALIĞIN ALTINDAN ÇIKACAK. VALLAHİ KEŞKE ONLARLA OLSAYDIM YA DA KEŞKE DÂBBENİN, ALTINDAN ÇIKTIĞI KAYALIK (TEK) BENİM ASÂM OLSAYDI.”
Ona dendi ki: “NE OLACAK Kİ YA ABDULLAH BİN AMR?”
Abdullah bin Amr: “DOĞUYA YÖNELECEK, ORAYA ÇIĞLIK GİBİ NÜFÜZ EDECEK (ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE YAYILACAK). SONRA ŞAM’A YÖNELECEK, ORAYA ÇIĞLIK GİBİ NÜFÜZ EDECEK. SONRA BATIYA GELECEK, ORAYA ÇIĞLIK GİBİ NÜFÜZ EDECEK. SONRA DA YEMENE GELECEK, ORAYA ÇIĞLIK GİBİ NÜFÜZ EDECEK. SONRA MEKKE’DEN UZAKLAŞACAK VE ASFAN’A DÖNECEK.”
Ona dendi ki: “SONRA NE OLACAK?”
Abdullah bin Amr: “BİLMİYORUM.”
Eğer bu rivayetlere bakar ve onları analiz edersek, onun (dâbbenin) süratle ortaya çıkacağını, süratle her yöne yayılacağını ve bir hayvan olarak veya hayvan cinsinden olarak nitelenemeyeceğini anlarız.
Rivâyet, onun çıkışının Ecyad’dan olacağı yönündedir. Ecyâd bir bölge ve tepeyi içine alır. Ecyâd doğrudan Harem-i Mekkenin arkasındadır ve Ecyâd bölgesi Safa (tepesi) tarafındadır.
Rüya
Burada durup, neredeyse yaklaşık on yıl önce haclardan birinde kendi görmüş olduğum bir rüyâdan bahsetmek istiyorum:
Hacda ihramlıyken, Safa ve Merve arasında sa’y tamamladıktan sonra bitkin düştüm ve Safâ tepesine çıktım. Zemin fayans (taş döşeme) ile kaplı değildi ve tepe şu anda olduğu gibi cam bölme ile çevrilmemişti. Çıkıntılı (dikenli gibi) kabartmalar vardı.
Sonra Safâ tepesinin en üzerinde beni âniden bir uyku aldı. Bir saat sonra uyandım. Uykumda hâlâ ihramlı olduğumu ve daha ihramdan çıkmamış olduğumu gördüm. Rüya şöyle:
Bir böcek, daha doğrusu dönen ve hareketinde bir delme âleti gibi dolaşmakta (sarmakta) olan, şekli çıplak gözle görülemeyecek kadar çok küçük kirpiye benzeyen bir virüs gördüm.
Medyada korona virüsünün şeklini gördüğümde, rüyayı hatırladım. Korona virüsü o zaman rüyamda gördüğümün aynısıydı.
Rüyayı gördüğüm zaman bunun Dâbbetu’l-Ard olduğunu, mikrop, virüs gibi mikroorganizmaların alt türlerinden bir dabbe (canlı) olduğunu, fitne zamanında Safâ tepesinden çıkacağını ve bunun (Safa tepesi) parçalandıktan, onda işlem yapıldıktan ve hatları (işaretleri) değiştirildikten sonra olacağını tahmin etmiştim.
Bu rüyâda, onun şeklinin hazırlanmış ya da gönderilmiş virüs gibi olduğunu, Allahu Teâlânın askerlerinden bir asker gibi çalışacağını ve -demirin dayanıklılığının ve kuvvetinin, parçacıkları ve atomları birbirinden ayrılmak suretiyle talan olması ile, demirin kırmızı bir toprağa dönüşmesi ile, demirden oluşan şeyin bozulması ve toprak gibi yere serpilmesi (düşmesi) ile- mekanik şekiller içindeki demiri, madeni edevatları, demir araç gereçleri, çatıların demirini, yapıların sütunlarını, demir-döküm teçhizatını etkileyeceğini gördüm.
Aynı zamanda bu virüsün (Dabbetu’l-Ard), birinden diğerine geçeceğini insan vücuduna isabet edeceğini ve insanları hasta edeceğini insanlara veba gibi olacağını gördüm.
Arzın dört bir yanına rüzgâr hızında yayılacağını, insanların ona burunlarından yakalanacağını, insanın kanındaki demir (hemoglobin) üzerinden -havayı teneffüs etmeleri ile- akciğer yoluyla giriş yaparak onları zayıflatacağını gördüm. İnsanı hasta edeceğini ya da öldüreceğini gördüm. Ona yakalanan kişinin, onun etkisiyle alnı üzerinden bir işaret gibi damgalanacağını gördüm. Bu, şimdilerde hasta olan ve buna yakalanmış olanların bilinmesi için insanlar üzerinde yapılan keşiftir.
Rüyada bildim ki Dâbbetu’l-Ard sağlam yapılı şeylerde demir elementi ile meşgul olacak ve ilgilenecek, onun dayanıklılığını ve gücünü talan edecek ve düşürecek. İnsanda da aynı şekilde, kandaki demir elementi ile ilgilenecek, onu parçacıklara ayıracak, zayıflatacak, bağışıklığını yok edecek, öldürecek veya bağışıklığını zayıflatacak ve hasta edecek.” Rüya bitti.
Bu, benim Safa tepesi üzerinde hacda ihramlı iken uykumda gördüğüm rüya. Allah buna şâhittir. Bunu bugüne kadar hayatta olan Alman/Türk ve Arap talebelerime ve arkadaşlarıma anlattım. Rabbim buna şahittir. …. ve …. kardeşlerime de rüyayı gördüğüm gün anlatmıştım. Ben Dabbatu’l-Ard’ın bu özelliklerini bilmiyordum. Onun Safa’dan çıkacağını gördüğümü destekleyecek rivayetler buldum. Ancak bir hadis dışında bu bilgileri biliyor değildim.
Eğer bu apaçık Rahmanî, birbirini tefsir eden rüyaya bakarsak ve rüya ile öncesinde zikrettiklerimiz arasında bağlantı kurarsak, yüksek olasılık ve ihtimal ile Korona Dabbatu’l-Ard’dır ya da gördüklerimin sıhhatini iddia etmeksizin, en yüksek olasılıkla Dabbetu’l-Ard’a hazırlıktır.
Şüphe yok ki bu benim zikrettiklerimi göstermektedir. Vallahu ala ve alem. Çünkü gördüklerimin ve zikrettiklerimin doğruluğu Allahu Teâlâ’nın fadlındandır.
Müslümanların hazinesi üzere olmazsa bile Kâbe ve hâkimiyet üzere halifenin oğullarından üç kişinin savaşacağı beklenmektedir. Olay ve hadiseler Ramazan’ın sonlarında vuku bulacaktır. Zannediyorum ki Ramazanın 23’ünden 25’ine kadar. Vallahu Teâlâ âlâ ve alem.
Bu varsayımı, aşağıdaki hadis-i şerife dayandırmaktayım:
Sevbân’ın hadîsinde:
“HAZİNENİZİN YANINDA ÜÇ (KİŞİ) SAVAŞACAK. HER BİRİ DE BİR HALIFENİN OĞLU OLACAK. ONLARDAN HİÇBİRİNE (HAZINE) ULAŞMAYACAK. SONRA MAŞRIK TARAFINDAN (DOĞUDAN) SİYAH BAYRAKLILAR GELECEK VE SİZİNLE DAHA ÖNCE BENZERİ OLMAYAN BİR SAVAŞ İLE SAVAŞACAKLAR. -SONRA BİR ŞEY ZİKREDİLDİ (SÖYLENDİ) – EĞER ONU (MEHDİ’Yİ) GÖRÜRSENİZ, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK BİLE OLSA ONA GİDİNİZ (TABİ OLUNUZ), ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALIFESİ MEHDİ’DİR.”
(BEZZAR, SAHIH)
İlmin tamamı Allah’ındır. Bunlar ancak, hata ihtimali olan ve benim sahih olarak gördüğüm görüştür. Vallâhu âlâ ve alem.
Rabbinize tevbe ediniz ve O Subhanehu’ya dönünüz ki Allah da size merhamet etsin.
Bölüm – 2
Bu veba Kur’ân’da zikredildi:
1. Evet, onun ortaya çıkacağı vakit zikredildi.
2. Ortaya çıkacağı mekân zikredildi.
3. Ortaya çıkma sebebi zikredildi.
4. Ortaya çıktığında onunla nasıl bir ilişki içinde bulunulacağı ve ondan korunma yolu zikredildi.
5. Ortaya çıkmasındaki hikmet zikredildi.
6. Hatta doğru (tam, gerçek) adı zikredildi.
Bütün bunlar aynı surede zikredilmektedir. Bu sure MÜDDESSİR Suresi’dir.
- İnsanları hayrete düşüren bu virüs, pek çok ölüme sebep oldu ve ne diri bıraktı, ne de (diri bıraktığını) sağlam olarak terk etti. Bilim insanları onu Covid-19 olarak adlandırdı.
2019 senesinin sonlarında ortaya çıktığı için bu şekilde adlandırıldı.
Bu, Müddessir Suresi’nde zikredilmektedir:
“O NE DİRİ BIRAKIR, NE DE (DİRİ BIRAKTIĞINI) SAĞLAM OLARAK TERK EDER. DERİLERI YAKIP KAVURUR. ÜZERİNDE ON DOKUZ VARDIR.” (MÜDDESSİR, 30)
Bu virüs şu anda dünyada ekonomik güç olarak ikinci ve nüfus yoğunluğu açısından birinci sırada olan bir devlette ortaya çıktı.
MÜDDESSİR Suresi’nde de buna işaret edilmektedir:
“BENİ YARATTIĞIM KİŞİYLE BAŞ BAŞA BIRAK. BEN ONA BOLCA MAL VE GÖZ ÖNÜNDE OĞULLAR VERDİM.”
(MÜDDESSİR, 12-13)
Evet, (bu virüs) nüfusunda bir buçuk milyara yaklaşan bir artma görülmüş olan, ekonomisi zirveye tırmanmış, özellikle bu asrın başında sermaye yönüyle geniş sınırlara ulaşmış olan ve bugün hâlâ daha bunu da arttırmayı arzulayan Çin’de ortaya çıkmıştır.
– Bu virüsle nasıl bir ilişki içinde bulunulacağına gelince bu, Müddessir Suresi’nin başında altı evrede (bilinçlendirme, yüceltme, temizleme, karantina, çok fazla mal-yiyecek biriktirmeme, sabır göstermek) özetlenerek zikredilmekte iken, bugün bütün dünya tedavi arayarak düşünüyor, ölçüp biçiyor, inceliyor.
- Bilinçlendirme, insanları bu virüsün tehlikesine karşı uyarma 2. ayette zikredilmektedir:
“KALK VE UYAR.”
Yüceltme, duayı ve Allah’ın zikrini arttırma 3. âyette zikredilmektedir:
“VE RABBİNİ YÜCELT.”
- Temizleme, dezenfekte etme, elleri ve elbiseleri yıkama 4. ayette zikredilmektedir:
“ELBİSENİ TEMİZLE (TEMİZ TUT).”
- Bu pislikten (kötülükten) sakınmak için karantina, insanlarla bir araya gelip karışmama 5. ayette zikredilmektedir:
“PİSLİKTEN (KÖTÜLÜKTEN) KAÇIN.”
- Kriz anında (çok fazla mal-yiyecek) biriktirmeme ve yiyecek depolamak için birbiriyle rekabet etmeme 6. ayette zikredilmektedir:
“İHTİYAÇTAN KORKARAK, ÇOK FAZLA BİRİKTİRME.”
Bu ibtilâya -özellikle de ölüm durumlarında- sabretme 7. âyette zikredilmektedir:
“RABBİN İÇİN SABRET.”
İnsanlar bu virüsün özellikle bu vakitte dünyada yayılma sebebini soruyor.
Müddessir Suresi’nin sonlarında, Müslümanlar arasında yayılan dört durumun açıklaması bulunmaktadır. Virüsün yayılmasındaki sebep şunlardı:
- Namazı terk etme durumunun yayılması.
- Zekâtı engelleme durumunun yayılması.
- Kur’an-ı Kerim üzerine (korkusuzca) tartışma durumunun yayılması
- Kıyamet gününü inkâr etme ve yalanlama durumunun yayılmasına
Bunlar Müddessir suresinde geçmektedir:
“ONLAR CENNETLERDEDİRLER. BİRBİRLERİNE SUÇLULAR HAKKINDA SORULAR SORARLAR VE DÖNÜP ONLARA ŞÖYLE DERLER: “SİZİ SEKAR’A (CEHENNEME) NE SOKTU?” ONLAR DERLER Kİ: “BİZ NAMAZ KILANLARDAN DEĞİLDİK.YOKSULA YEDİRMEZDİK. (BATILA) DALANLARLA BİRLİKTE BİZ DE DALARDIK VE DİN GÜNÜNÜ YALANLARDIK.” (MÜDDESSİR, 42-45)
- Virüsler en küçük canlılardandır. Bu nedenle sayısı en fazla olanlardandır. Öyleyse onların sayısını ancak Allah Subhanehu ve Teâlâ bilir. Onlar Allah’ın, bizim göremediğimiz ve varlıklarını bilmediğimiz askerleridirler.
Onların ortaya çıkmalarının amacı; insanlığa bir öğüt, bir hatırlatma ve onlar için bir imtihan olması ve kâfirlerin küfrü ve dalaleti (inkarı ve sapkınlığı) artarken, mü’minlerin Allah’a ve Kur’an’a imanlarının artmasıdır.
Bütün bunların açıklaması Müddessir suresinde geçmektedir:
“BİZ, CEHENNEMİN GÖREVLİLERİNİ ANCAK MELEKLERDEN KILDIK, ONLARIN SAYISINI İNKAR EDENLER İÇİN BİR İMTİHAN VESİLESİ YAPTIK Kİ KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLER KESİN OLARAK BİLSİNLER, İMAN EDENLERİN ÎMÂNI ARTSIN, KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLER VE MÜ’MİNLER ŞÜPHEYE DÜŞMESİN, KALPLERİNDE BİR HASTALIK BULUNANLAR İLE KAFİRLER, “ALLAH, ÖRNEK OLARAK BUNUNLA NEYİ ANLATMAK İSTEDİ” DESİNLER. İŞTE BÖYLE. ALLAH, DİLEDİĞİNİ SAPTIRIR, DİLEDİĞİNİ DOĞRU YOLA İLETİR. RABBİNİN ORDULARINI ANCAK KENDİSİ BİLİR. BU, İNSANLAR İÇİN ANCAK BİR UYARIDIR.” (MÜDDESSİR, 31)
4- Virüsün adına gelince, bunun koroner (taçlı, kapsüllü) virüsler ailesiyle ilgili olduğuna işaret etmek daha uygundur. Virüsün üzerinde taca (couronne) benzeyen kapsüller bulunduğu için bu şekilde adlandırılmıştır. Bu nedenle bilimsel adlandırılışı (Co-ro-na Virus) şeklinde olmuştur.
Doğru olan şer’i adlandırılışına gelince, söyledir: ( الناقور ) Al-Naqouru (Na-co-ro Virus)
Bu, Müddessir Suresi’nde zikredilmektedir:
“SUR’A (AL-NAQOURU) ÜFÜRÜLDÜĞÜ ZAMAN VAR YA; İŞTE O GÜN ÇETİN BİR GÜNDÜR. KAFİRLER İÇİN HİÇ KOLAY DEĞİLDİR.” (MÜDDESSİR, 8)
Kur’ân’dan (Coran) türemiş olması sebebiyle (Corona) olarak adlandırılması câiz değildir, Allah korusun, belki bu kâfirlerin Müslümanlara kurduğu tuzaklardandır. Allah El-Müsteân’dır (yardımcıdır).
Bölüm – 3
Hadid suresi 25. ayetin Dabbatu’l-Ard ile alakası
Hadid Suresi’nde Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
“ANDOLSUN BİZ PEYGAMBERLERİMİZİ AÇIK KANITLARLA GÖNDERDİK, BERABERLERİNDE KİTAP VE ADALET TERAZİSİNİ DE İNDİRDİK Kİ İNSANLAR HAKKANİYETE UYGUN DAVRANSINLAR. BİR DE DEMİRİ İNDİRDİK Kİ ONDA BÜYÜK BİR GÜÇ VE İNSANLAR İÇİN YARARLAR VARDIR. BÖYLECE ALLAH, GÖRMEDEN İMAN EDEREK KENDİSİNE VE PEYGAMBERLERİNE YARDIM EDECEKLERİ ORTAYA ÇIKARACAKTIR. ŞÜPHESİZ ALLAH GÜÇLÜDÜR, ÜSTÜNDÜR.”
“ANDOLSUN BIZ PEYGAMBERLERIMIZI AÇIK KANITLARLA GÖNDERDIK… ” Demek ki helal ve haram insanlar için açık seçik peygamberlerle gönderildi, hitaplar ve kitaplar vesilesiyle insanlara iletildi.
Burdaki terazi adaleti temsil ediyor. Demek ki peygamberler (as) Uluhiyet için adaleti tesis ettiler, sırf Allah’a kulluk edilsin ve insanlar arasında adalet olsun diye. Burdaki terazi adaleti simgeliyor. Her şeyin adil olması için.
“BİR DE DEMİRİ İNDİRDİK…”
Burada Allah sadece Adem (as)’den Seyyidina Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e kadar yaratılanları kast etmiyor ve sadece buyurduğu kitapları bağlamıyor aksine birde dünyaya gelen demiri kastediyor. Neden? Çünkü demirde yoğun güç vardır. Dini ve adaleti insanlar arasında korumak ve hükmetmek için gereklidir. İnsanlar arasında hükümetmek için şiddet ve güç gerekiyor. Bunlar demirde bulunuyor; uçak, tank ve silah üretimleri için gerekiyor.
Şimdiki zaman ve Osmanlı döneminde Müslümanlar demir ile Allah’ın dinini ve hükümlerini desteklediler. Allah’ın dini tüm dünyaya yayıldı ve 700 senedir demirin gücüyle hükümedildi. Bunlar Allah’ın dinini destekledirler. Söylendiği gibi değil, Allah’a yardım etmek değildir haşa ki Allah’ın yardıma ihtiyacı yoktur aksine burada Allah’ın dinini desteklemek deniyor.
Demirin şiddetiyle Allah’ın dinini kimin desteklediği ortaya çıkıyor ve kimin kendi egosu için savaştığı gösteriliyor.
Fransızlar dünya savaşından sonra birçok ülkeleri ele geçirdiler. Masonlar ve emperyalistler milletleri kullanmak ve işgal etmek için, Allah’ın kelamını veya dinini desteklemesinler diye ülkelere zalimce hükümettiler ama Osmanlılar tam aksini yaptı.
Tarih bize haçlı seferleri ve Moğol işgalleri ile demirin kuvvetiyle ve güçlülüğüyle neler yapılabileceğini gösterdi. İnsanlık için ortaya çok sıkıntı çıkardılar. Fakat Osmanlılar Allah’ın dinini desteklediler ve böylece adalet ile tüm topluluğa hükümettiler.
Bu yüzden Allah demiri indirdi ki kim bu güçle dinine hizmet edecek, adaleti tesis edecek ve korunması gerekenleri demirle koruyacak ve kim de nefsini ve sahte tanrılarını demirle koruyacak görmek için.
Ahir zamanda teknoloji ve güçlü demirin gücü çekilecek. Dabbatu’l- Ard hayvan değil virüs veya virüs gibi bir şey. Vallahi biz bunu gördük Safa dağında. Hacdayken rüyada gördük ve o dağın üzerindeyken bunu anlattık ve yazdık.
Süleyman (as)’ın sopasını yiyen virüs Dabbatu’l Ardı. Öyle ki gözle görülmez o virüsler Süleyman (as)’ın asasını içeriden bir burgu gibi öğüterek toz haline getirdiler.
Ahir zamanda bu teknoloji aynı şimdi corona gibi tüm insanlığı evinde hapsetti. İnsanlar evlerine kapandı veya kapatıldı. Evde yiyip içiyor hacetlerini gideriyor ve virüsten korka korka yaşıyorlar.
Bakın ne yaptı insanlara bu virüs. Tüm dünya şu an böyle ve ne zamana kadar böyle devam edecek belli değil. Ve bu virüs teknolojilerine de dokunursa!
Zalim kibirliler teknolojilerine güveniyorlar ve olağanüstü güçlü olduklarını ve dolayısıyla asla yenilmez olduklarını sanıyorlar fakat virüsler onları da mahvedecek. Silahları ellerinde toz olacak ve aynı zamanda tankları ve uçakları da.
Ahir zamanda bunlar olacak ve Dabbatu’l-Ard bu ayetle alakalıdır. Dabbatu’l-Ard çalışıyor ve demir ile etkiliyor insanlığı böylece bağışıklık sistemleri zayıflıyor insanlar hastalanıyor ve ölüyorlar. Zira insanın kanında da demir mevcuttur.
Dâbbetu’l-Ard ayrıca makine ve edevatlarda ve ürettikleri tüm teknoloji de ve binalarda ve ülkelerde programlandığı hedeflere yönelecek ve objeleri önce paslandıracak ve sonra toz haline getirerek kül edecektir.
Bu durum gelecek ve insanlık hayal kırıklığına uğrayacak. İster yaşayayım ve bunları göreyim ya da yaşamayayım ve görmeyeyim İnşaallahu Teâla bu ortaya çıkacaktır. Vallahu Taala gösterecektir bunları. Çünkü zalimler demir ile birçok şeyi yapabildikleri için güç şımarması yaşıyorlar. Şimdi demirin gücü ile güya demirden insan yaratmayı düşünüyorlar.
“ŞÜPHESİZ BİZ, İNSANLARIN AMEL BAKIMINDAN HANGİSİNİN DAHA GÜZEL OLDUĞUNU DENEYİP ORTAYA ÇIKARALIM DİYE YERYÜZÜNDE BULUNAN HER ŞEYİ ONA MAHSUS BİR ZÎNET VE İMTİHAN İÇİN BİR MALZEME YAΡΤΙΚ.” (KEHF, 7)
Kıyametten önce yaşanacak olaylar vardır. Kıyametten önce ortaya çıkması gereken bazı alametler vardır, ancak insanların yaptıklarının cezası olarak bu insanlığın yaşayacakları ani sürpriz gelişmeler olacaktır. Belalar ceza ve felaketler olarak insanların başlarına gelip çarpacaktır.
Dünya için büyük değişiklikler ve felaketler olacak ve İsa (as) ve Mehdi (as) gelecekler. Önümüzdeki dönemde bunlar İnşaallahu Teâla yaşanacak büyük olaylardandır. Önce mi sonra mı birlikte mi gelirler? Her hâlükârda dehşetli olaylar yaşanacaktır.
Allahu Teâlâ en yücedir ve en iyi bilendir
Seyyid Magdy Dawoud