You are currently viewing Yolcu Namazı

Yolcu Namazı

Namaz İslam’ın şartlarının en önemli direğidir. Her şeyi ayakta tutan Namazdır. Bu konuyu tam   bilmediğimiz takdirde ise, dinimizi nasıl ayakta tutabiliriz ki!

Bu konu oldukça önemli, Allah bize hidayet etsin ve bize bu konuyu anlamak öğrendiklerimizi hayatımızda uygulamak için anlayış versin.

Türkler Fıkıh’da Hanefî mezhebini tatbik etmekteler. İmamı Azam’ın (ra) mezhebini.

Seferî (yolcu) namazı hususunda günümüzde uygulanan bidat’tan olan uygulama maalesef öğrendiğim ve anladığım açıdan feci (dehşet) bir hatadır.

1). Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: *“İslamda her yenilik bid’at’tir ve her bid’at dalalettir. Ve her dalalet cehennemdedir.“*

2). Ve yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: *Beni nasıl namaz kılar görüyorsanız, sizde öyle kılınız.“*

Sahabîler (ra) namazlarını Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın kıldığı gibi kıldılar. Ve Sahâbeyi (ra) görenlerde onlar gibi kıldı.

Demek ki onlar Sahâbe (ra) gibi kıldılar ve Sahâbe (ra) de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi kıldılar. Ve bu günümüze kadar böyle geldi. Fakat şu an Türkler’de bilhassa Seferî namaz uygulamasında olan yöntem ne hanefî mezhebi ile ne de başka mezheple bağdaşmamaktadır.

Tabiki Imam Azam (ra)’da Seferî namazı hakkında görüş beyan etmiştir. Fakat o günümüzdeki Türklerin uygulandığı gibi yapmamıştır.

Peki günümüzde nasıl kılıyorlar?

Her namazı kendi vaktinde cem etmeden kılıyorlar. Yani sabah namazını 2 rekat sünnet, 2 rekat farz olarak kılıyorlar. Ve öğlen namazını 4 rekat sünnet, 2 rekat farz ve iki rekat da son sünnet, yani toplamda 8 rekat öğle namazı olarak kılmaktalar.

İkindi namazını da 4 rekat sünnet, 2 rekat da farz olarak kılıyorlar.

Akşam namazını da mukîm gibi normal kılıyorlar.

Yatsı namazını da 4 rekat sünnet, 2 rekat farz, 2 rekat da son sünnet ve 3 rekat vitir olarak kılıyorlar.

Buna bakacak olursak Türklerin, alimlerin ve İlmihal kitaplarında seferiyken namazları normal vaktinde kılındığını ve sadece 4 rekâtın 2 rekata kısaldığını göreceğiz. Ve burada birçok yanlış var.

1. Misafir (yolcu) namazı cem yapılmalıdır, yapmıyorlar.

Öğlen namazı ve ikindi birlikte kılınmalıdır ya Cem’i – Tehir olarak ya da Cem’i Takdim olarak. Aynı şekilde akşam ve yatsı vakitleri de cem yapılmalı ve kısaltılmalıdır. Yani 2 + 2 ve sonra akşam ve yatsı 3 + 2 sünnetsiz kılınmalıdır.

Fakat Türkler maalesef yolcu namazını vakitlerinde cem ederek kılmıyorlar ve ikinci yanlış ise sünneti kılıyorlar, yolculara sünnet ve nafile olmadığı halde.

Sabah namazındaki iki rekat sünnet ile ilgili. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın hiç kaçırmadığı namaz ve 1 rekat vitir, başka bir şey yoktur.

Maalesef Türklerin bu konudaki yaptıkları baştan aşağı yanlıştır.

… bana bu uygulamayı anlattıktan sonra bunu analiz ettik. Ve bulduk. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın sünnetinde sadece bir yerde bu şekilde kıldığını gördük. Fakat sünnet namazları değil sadece farzları. Demek ki Mina’da Teşrik günlerinde şeytan taşlandığında sadece farz olan namaz cem olmadan ve kısaltılmış olarak kılınıyor.

Yani 2 rekât öğlen, 2 rekât ikindi, akşam 3 ve yatsı 2 ve hepsi kendi vaktinde.

Türklerin şimdiki yaptığı kalıba uyuyor fakat yine de birbiri ile denkleşmiyor, çünkü Türkiye’de sünneti de kılıyorlar daha çok yanlış oluyor.

Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın belirli yerlerde belirli zamanlarda yaptığını başka yerlerde ve zamanlarda yapamayız bu bid’at olur ve bunun ne olduğunu açıkladık.

Bu aynen bir ay Ramazan orucu tutup bayramdan sonra şevval ayında şöyle demeniz gibi: “Ben Ramazan’daki gibi akşam vakti olana kadar bir şey yemeyeceğim.”

Bunun bir anlamı ve mantığı yoktur. Neden böyle bir şey yapılır? Bu bid’at’tir ve olmaz. Maalesef bunu Türkler yanlış anladılar, yanlış yazdılar ve öğrendiler bu nedenle yanlış uyguluyorlar.

Bu sadece belirli bir yerde Mina’da ve Teşrik günlerinde geçerlidir. Sadece böylece sünnet olur aksi taktirde yanlıştır.

Şimdi İmam Azam (ra) ile devam edelim. Yolcu namazı üzerine ne buyurmuş. Aynen şöyle buyurdu: *”Cem’i Surîdir.”* Imam Azam (ra) Cem’i Suri’den bahseder, formalite birleştirdiğimiz namazlar, şu anlama geliyor:

Diyelim ki saat 17:00’de ikindi namazı oluyor. Vakit girmeden 5 dakika önce öğleyi kılıyorum ve onu kılana kadar ikindi vakti giriyor ve ardından onu kılıyorum. Yani birlikte arka arkaya bu Cem’i Surî’dir, yani formalite Cemi.

Ve İmam Azam (ra) bir delile dayanarak yolcu namazı hakkında içtihat yaptı. Fakat her alim zamanında toplumu için içtihat yaptı. Onlar için daha kolay hale gelsin ve uygulamakta zorluk çekmesinler diye.

Fakat öyle bir zamanda yaşıyoruz ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın doğrudan uygulamaları bize öyle kolaylık sağlıyor ki içtihata gerek duymadan o sünneti uygulamalıyız. Eğer o uygulama bize yardımcı olmuyorsa ve günlük hayatımızı zorluyorsa herhangi bir içtihadı alabiliriz veya kendimiz içtihat yapabiliriz. Çünkü fıkhın omurgası Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın bir hadisidir, o şöyle buyurdu: *”Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz,*

Bu hadis fıkhın omurgasıdır.

Demek ki her zaman en kolay olanı sunmamız gerekiyor. Ve bu zamanda en kolay olan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a uymaktır. Her duruma uyan bir sünnet vardır ve bundan yararlanabiliriz.

Ve inşaAllah şimdi de İmam Şafi’î’nin yolcu namazını Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a uyarak nasıl kıldığını açıklayacağız.

*Yolcu Namazı*

Yukarıda İmam Azam’ın topluma kolaylık ile ilgili olan içtihadını açıkladık.

Peki İmam Şafi’î bu konu hakkında ne dedi?

O içtihâd yapmadı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yolcu namazını nasıl kıldıysa o da öyle uyguladı.

Şahsen bende öyle yapıyorum. Bu pratik hakkında düşüncem kolay olmasıdır ve orijinal Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan olmasıdır, içtihâdsız.

Çünkü her içtihat bir metne dayanmalıdır, metinsiz içtihâd olmaz. Ama eğer o metin kendi başına kolay ve yardımcı ise içtihâda neden gerek olsun ki? Gerek kalmaz ve orijinal uygulama alınmalıdır.

Bu zamanda ki yeni teknolojiler, araçlar, toplum, insanların çoğalması ve yeni gelen her şey aynı zamanda değişen yaşam durumu.

Bunların hepsine bakarsak içtihâda ihtiyacımız olmadığını göreceğiz ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın orijinal uygulamalarını bire bir bu zamana uyduğunu görürüz. Kolaylık olsun diye içtihâda gerek yoktur ve direk orjinali nasılsa öyle uygulanır. Eğer Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’ın orijinal pratiği bu zamanda kolaylık sağlamıyorsa başka bir alimin içtihâdını alabilirsiniz ya da ilminiz yeterliyse kendiniz içtihâd yapabilirsiniz.

Fıkıh’ta kolaylık İslam’ın ruhuna, şeriatına, Kur’an’a ve sünnete uygun olur zorluk ise uygun düşmez.

Yolcu namazına gelelim.

Nasıl kılınıyor?

Aşağıda yazılı olduğu gibi:

Sabah namazı sünnetiyle ve farzıyla kılınır, çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazının sünnetini hiç kaçırmadı. Bu yüzden bizler de öyle yapıyoruz.

Öğle ve ikindi namazını cem yapıyoruz ya Cem’i Takdîm ya da Cem’i Tehîr. Fakat sünnetsiz sadece iki rekatını. Öğle iki ve ikindi iki rekat olmak üzere.

Ondan sonra gelenler akşam ve yatsı namazları. Akşamın üç rekat farzını kılıyoruz sünnetini değil. Hemen ardından iki rekat yatsı namazını kılıyoruz.

Birlikte kıldığınız vakitlerin arasında acil durum olursa zorluk çekerseniz veya abdestiniz bozulursa tazeleyip devam kılabilirsiniz. Fakat bu süreç bir abdest zamanından daha fazla sürmemelidir.

Birleştirip kılınan namazlar yani öğleyle ikindi veya akşamla yatsı gibi. Verdiğiniz ara abdest alma sürecini geçmeyip hemen ard arda kılınmalıdır. Eğer uzun bir ara verirseniz her iki vakti teker teker tekrar kılmalısınız.

Gece vaktinde bir rekât vitir kılabilirsiniz. Bunu yatsıdan sonra direkt de kılabilirsiniz ilerleyen vakitte yatmadan önce de kılabilirsiniz. Çünkü bu en son kılınan namazdır.

Hanifeler gibi üç rekat veya Şafi’î’ler gibi bir rekat kılabilirsiniz. Vitir tek anlamına gelir yani 1 rekat, 3, 5, 9 rekat vs.

Bu kolaylığa bir rekat daha iyi uyuyor ve bu yüzden ben bir rekat vitir kılıyorum.

Demek ki misafir (yolcu) iken sünnet ve nafile namazları kılmamalısınız sadece ikisi hariç. Bunun bir tanesi sabah namazında ki sünnet diğeri ise vitir namazı daha fazlasını yapmak olmaz. Daha fazlası uygun düşmez ve yanlış olur.

Yolcu namazı böyledir.

*Yağmurlu bir günde kılınan namazı anlatalım.*

Bu da sünnettir fakat *dört* şartı vardır.

Öğleyi ikindiyle kılabilirsiniz ve akşam namazını da yatsıyla. O 4 şart şöyle:

1) Takdîm edilmelidir tehîr değil.

Demek ki öğle namazı vaktinde hem öğle hem de ikindi kılınmalıdır. Aynı şekilde akşam namazı vaktinde akşam ve yatsı kılınmalıdır.

2) Kısaltılmadan kılınmalıdır. İkişer ikişer değil 4 + 4 ve sonra 3 + 4 olarak.

3) Cemaat halinde kılınmalıdır. Ya evde aile ile birlikte ya da camii’de cemaat ile birlikte.

4) Bu sünnete uymak için yağmurun alameti olmalı. Az veya çok yağması burda önemli değildir. Birkaç damla da olabilir. Ya da yağmur alameti olan rüzgarlı bir hava olmalıdır.

Bunların dördü yağmurda namazları birleştirip cem etmenin şartlarıdır.

Gelecek noktamız kısaltılmamış bir şekilde namazları birleştirmek ve takdim olarak özürsüz ve gerekçesiz/sebepsiz kılınan cem yani birlikte kılınan namazlardır.

Bunun delili bir hadisdir.

*”Abdullah Ibni Abbas (ra) bir gün öğle namazını kılıp ardından ikindiyle cem yaptı. Yani 4 rekat öğlen namazını kıldı ve ardından 4 rekat ikindi namazını kıldı.”*

*”Sahabîler (ra) ona sordular: “Bunu neden böyle yapıyorsun ya Abdullah?”* *Abdullah Ibni Abbas (ra) cevap verdi: “Ben Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ı böyle yaparken gördüm ve gerekçesiz bende uyguladım.”*

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadisinde şöyle buyurdu: *”Beni namazı nasıl kılıyor görüyorsanız sizde öyle kılınız.”*

Demek ki Abdullah Ibni Abbas (ra) bu hadis-i şerife uydu ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi kıldı.

Bu hadisi analiz ettiğimizde neden bir sebeple/olayla bağlamadığını anlarız.

Eğer bir gerekçe söyleseydi misal alışveriş anında namazları birleştirmiş olsaydı (sallallahu aleyhi ve sellem) o durumda bu kolaylık sadece alışverişle sınırlı olurdu. Veya hastalık durumunda ya da herhangi bir şeyle meşgul olduğunda da onunla sınırlı olacaktı.

Fakat bu gerekçesiz. Bu bizler için, ümmeti için Rahmeti Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’tır.

Her durumda bize zor gelen şeyleri kolaylaştırmamız için sünnetine uyarak yerine getirmemiz için.

Sadece bir durumda değil her zaman bize zor gelenleri kolaylaştırmak için alalım diye. Bu yüzden bir gerekçe belirtmedi ki sadece bir durumda değil her zorluk durumunda Sünneti Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a ittiba ederek kolaylıklardan faydalanalım diye.

*Birkaç ayrıntıya geri dönelim.*

Arafat gününde sabah namazı Mina’da kılınır ve sonra Arafat yerine gidilir, çünkü o gün o yer dünyanın her yerinden daha iyidir.

Ancak bu sadece o gün için geçerlidir. Arafat gününde o yer Kâbe’den, Mescid-i Haram’dan bile daha önemlidir.

Neden mi? Eğer o gün Arafata gitmeyip de Kâbe’de kalırsan o zaman hacı olamazsın, haccını yerine getirmemiş olursun. Fakat Kâbe’yi bırakıp Arafat yerine gidersen en iyisini yapmış olursun, çünkü bunu böyle yapmamız Muradullah ve Emrullahdır.

Ve o günde en iyi yapabileceğimiz dua yapmaktır. Ancak namaz ölene dek görevimiz olduğu için onu da yerine getirmeliyiz. Allah bu noktada ne yaptı? Kullarından namazın en azını talep etti. Arafat gününde öğle vaktinde öğle namazını ve ikindiyi birlikte kılmamızı istedi, 2 + 2 olarak.

O zaman ağırlıklı olarak Allah’a dua etmekle meşgul olmalıyız.

Ve akşam Arafat’tan döndüğümüzde (eğer Vakfe duruş bittiyse) o zaman Muzdelife’ye geri dönüp orada akşam ve yatsıyı birlikte kılarız. Hanefiler; Türkler de böyle yapıyor, fakat bu Türklerin tek cem (birleştirme) ile kıldıkları namazlardır. Ve orada taş toplayıp Mina’ya gidilir ve 4 teşrik günlerinde yani şeytan taşlama günlerinde 5 vakit namazlarını kılarlar fakat kısaltılmış, 4 rekat yerine 2 rekat olarak.

Wallahu Taala ala wa alam

Seyyid Magdy Dawoud