You are currently viewing Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ve sabrı ,şükrüne dair 3 soru

Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ve sabrı ,şükrüne dair 3 soru

Sual:

Selamun Alaykum Şeyhim,

Birkaç tane sualim var:

1. Sual: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ve insanlara karşı sabrı nasıldı?

2. Sual: Allah’a olan şükrü hangi boyuttaydı,

Cevap:

Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuh,

İki sual şeklinde gelen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı, insanlara karşı sabrı ve Allah’a olan hamdi’nin boyutu hakkın da ki suale ilişkin cevap;

1). Buna Hz. Ayşe (ra)’nin, kendisine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında sorulduğunda verdiği cevap ile cevaplıyoruz: “O (sallallahu aleyhi ve sellem) dünya’da, yürüyen (gezen) bir Kur’ān’dı.”

Bu da demek oluyor ki, Kur’ān’ı ve Kur’ān ahlakını nasıl göruyorsan, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı da öyleydi. Fakat detayına inmek için ve anlatmak için serilerce cilt doldurmak/yazmak gerekir.

Fakat izah etmek için birkaç örnek verecek olursak, örneğin, sadece idrak edilebilmesi için, şunları kısaca örnek gösterebiliriz:

Kendisine (sallallahu aleyhi ve sellem) selam verildiğinde yüz yüze karşılık verebilmek için o kimseye doğru dönerdi.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) birilerinin konuştuğunu işittiğinde onları dinlerdi.

Herhangi bir yerde oturduğunda ilk O (sallallahu aleyhi ve sellem) görünürdü. Yüzbinlerce kişi arasında otursa dahi, kafası diğerlerine nispeten daha uzun görünür göze çarpardı.

Yanında kendisinden daha cüsseli biri otursa dahi, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o kimseden daha uzun görünürdü.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın yanında çalışan Hz. Usama (ra) şöyle buyurmuştur: “Beni asla uykudan uyandırmamıştır, ya da bana bunu niye böyle yapıyorsun dememiştir.”

Sana Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ve sabrı hakkında birkaç örnek.

Sabır; Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) doğan biri hariç her çocuğunu kaybetti. Taif’e gidene kadar Mekke’de çok zarara uğradı.

İnsanlar Ona (sallallahu aleyhi ve sellem) çok hakaret ettiler, çocuklarını Onu (sallallahu aleyhi ve sellem) taşlamaları için gönderdiler. Ta ki mübarek ayakları yara aldı da oturup ağladı.

Ve bunun üzerine Hz. Cibril (as) geldi ve şöyle buyurdu: “Ya Rasulullah, Allah sana Selam gönderdi ve dedi ki; ‘Eğer bana Taif’de ki iki dağı da onların üzerine yıkmamı emredersen, bunu yaparım.”

Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ya Ahi Cibril bırak onları, belki onların arasından ‘La ilahe illallah, Muhammeden Rasulullah’ diyen birileri gelecek.”

Ve onlardan gelen Halid bin Velid (ra) oldu. Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) söyle duā buyurdu: “Ya Rabbi ümmetime hidayete erdir, çünkü onlar bilmiyorlar.”

O (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara daima dua etti. Ve asla kızmadı.

Fakat söz konusu hakk olunca; Oturuyorsa kalkar, yüzü kızarır, alnında iki gözünün arasında ki, damar belirirdi. Ve bazen Sahabe’ler şöyle söylerlerdi: “Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) koltuk altını görene dek, Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi, onu sakinleştir,” diye duā ederdik.”

Hakk uğruna, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ve sabrı böyleydi.

Bir gün yanına bir Yahudi geldi ve Ona (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi: “Ya Muhammed borcun nerede kaldı, onu neden ödemiyorsun? Sen böylesin, Abdulmuttalib’in oğulları hep böyle yapıyor…”

Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a bakarak ayağa kalktı ve kılıcını kınından çıkardı ve şöyle dedi: “Onun kellesini almamı emret, Ya Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem).”

Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Hayır ya Ömer, sen bana borcumu hayırlı bir şekilde ödememi söyle ve bu kimseye de hayırlı bir şekilde borcunu istemesini.”

Fakat ödünç aldığım paranın vakti gelmedi. Bu ayın başında olmalıydı ve vakti henüz gelmedi.

Bu Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı ile ilgili olan bir kısmı.

Sabır:

O sahabîlerle savaştayken hep önde giderdi.

Sahabîler (ra) yanından gittiklerinde veya düşmanlar etrafını sardığında tıpkı Uhud savaşında olduğu gibi; Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tek başına kalktı ve şöyle çağırdı: “Ben Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ım. (Allah’ın Peygamberiyim) / Ben yalansız Peygamberim. Ben Abdülmuttalib’in oğluyum.”

Ve O (sallallahu aleyhi ve sellem) tüm Müslümanlar tekrar O’nun etrafına gelene dek tek başına dahi savaşırdı.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakı: Bunu anlatmaya dayanamıyorum. Kalbim bu konu üzerine konuşamıyor O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlakını anlatmaya gücüm yetmiyor.

Fakat sana şunu diyorum; O’nun ahlakı Kur’ân’dır.

Arz’da giden Kur’ân.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) oğlu İbrahim’i çok severdi. O vefat ettiği vakit; şöyle buyurdu: “Kalp hüzünlendi ve gözler ağladı. Ayrılığın bizi üzdü ya İbrahim, fakat biz sadece Allah’ın razısını diliyoruz; Inna lillahi wa inna ilayhi Raciun. /Bizler Allah’a aitiz ve O’na geri döneceğiz.”

Beşeriyeti ortaya çıksın ve bizlere Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan ünsiyet hasıl olsun diye.

Fakat O Allah’a hiçbir şeyle itiraz etmedi veya misal neden, niye diye sormadı.

Hayır! Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) insaniyeti sabırdı.

O (sallallahu aleyhi ve sellem)’nun hayası genç bir kızın (hayası?) gibi tarif edilir.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) konuştuğunda, (hayası?) bekar bir kız gibi edeple ve hayayla konuşurdu.

Fakat Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın Allah’a karşı hamdine gelince:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ismi Ahmed’dir.

Ahmed Arapça bir kelime ve en yüksek/ en çok Allah’a hamd eden anlamını taşıyor.

Demek ki O tüm hamd edenlerin İmamıdır.

Tüm evrendeki, bütün zerreler Allah’ı hamd ile tesbih etmektedirler.

Allah şöyle buyurmakta: “Her şey Allah’ı tesbih ve hamd ediyor.”

Tesbih ve hamd Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan bir öğretimdir.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün hamd edenlerin İmamı ve tüm hamd edenler O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hamdiyle hamd etmektedirler.

En büyük hamd Allah’ın kendi hamdidir. Fatiha suresi: “Elhamdulillahi Rabbi-l Alemîn.”

Allah’dan sonra en büyük hamd Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın hamdidir.

Kehf suresinin birinci ayetinde buyurulduğu gibi.

Evet O’nun hamdi normal değildi harikaydı.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) tüm sevgileri Allah’a götürendi ve onlar O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hamdiyle hamd ettiler.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ahlakına, hamdine ve sabrına ilişkin bu böyledir.

Ves salallahu ala Seyyidina Muhammed ve ala ali Seyyidina Muhammed

Seyyid Magdy Dawoud