You are currently viewing Mescid-i Aksanın açılışı hakkında ders

Mescid-i Aksanın açılışı hakkında ders

Velhamdulillahi Rabbil Alemin ves Selatu ves Selamu ala Seyyidina Muhammed
Imamil Enbiya-i vel murselin
Ves Seyyidu Halki-Ilahi ecmain ve alihit tahirin
Ve sahabetihi ecmain
Ve aleyna ve ala validina ve mani-t taba’ahu ila yevmiddin.

Sevgili ailem, sevgili kardeşlerim:

Isra ve Miraç Islam’da bir inanç vacibi (mecburiyetidir)! Bu Ehli sünnet vel cemaatin akîdetsidir. Isra‘nın anlamı „gece yürüyüsü“ – Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın Mescid-i Haram’dan Mescidi Aksa’ya yolculuk etmesi.

Nasıl mı?
Nasılını sorma!
Sormak Zatullah’ta aramaktır, çünkü Allah Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile bu yolculuğu yaptı, madem Allah Subhanu ve Teâla Ayetin başinda Subhaniyyetine vurgu yaparak anlatıyor o halde nasıl, ne gibi yönünde sorular sorulamaz.

Allahu Subhanu ve Teâla yarattıklarına kanunlar koyar. Yer ve zaman kanunları. Bir yer ile başka bir yer arasındaki mesafe ve bunun için harcanan süre.
Bunu kim yapar?
Allah!
Bu kanunları kim yapar?
Allah!

Demek ki O Subhanu ve Teâla Isra ve Miracı yaptirdi, bu kadar basit.

Bugün yeni birşey söyleyeceğiz önceki bilinenlerin dışında. Vesileyi soruşturmayın, çünkü vesile Ondan Subhanu ve Teâla’dan verilmiştir ve vesileyi kanun olarak verse o zaman unut, sorma.

Ateş bir yakma aracıdır. Bu bir kanundur. Allah’ın kanunu, yarattıklarında Allah’ın namusudur (namusun anlami kanundur). Ama Ibrahim (as) onu ateşe attıklarında bu kanun neredeydi?
Nasıl? Mucize gelince kanun çekti gitti ve bitti!

Aynı şekilde Seyyidina Musa (as) ve kavmi İsrailoğulları ile, asasıni kızıl denize vurdu. Deniz iki tarafa bölündü ve ortasından kuru bir yol açıldı.
Suyun akması; burada kanun nerede? Suyun kanun çekildi!
Yani Allah katında nasıl ve ne diye sormayın.

Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yapılan İsra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile yapıldı. Arasındaki mesafe yaklaşık 1400km. Bu ilk açılıştı.


Nerden nereye? Mescidi- Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Allah tarafından Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için açıldı. O Imami’l Enbiyai vel murselīn.
Bütün Peygamberlerin Rehberi ve bütün peygamberlerin (as) ve elçilerin İmamı’dır.
120.000 peygamber geldi ve Cibril (as) ona (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi: “Sen onlar için İmamsın ya Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem).”
Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) İmam olarak onların önünde iki rekat namaz kıldı. 120.000 peygamber.

Oradan itibaren Allahu Teâla Miraç yani yükselme verdi. Miracın anlamı yatay sürüş yani zigzag çıkış.
Neden mi?
Çünkü her yerde ravasi var, bir yerde az var, bir yerde çok var…
Demek ki yükseğe çıktığında, direk çıkamıyorsun.

Gök kapısı burada, ikinci gök kapısı başka biryerde, üçüncü gök kapısı başka biryerde vs. Yani düz değil, düz ilerlemiyor. Miracın anlamı budur. Alemler için bu Rahmetullah. Bu yolculuk ona teselli olarak 27. Receb’te geldi.

Bazı ulema başka bir zaman dilimi veriyor, bu önemli değildir. Ancak O Mekke’de iken, Islam‘a çağırmak üzere Ta’if şehrine gitti. Oranin halki çocukları Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın üzerine saldılar taşlattılar, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ayakları yara olana kadar.

Seyyidina Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dağların arasında bir vadide Allah’a yakardı: “

“Allahım, Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana arz ve şikâyet ederim.

Ey merhametlilerin merhametlisi, herkesin zayıf görüp de dalına bindiği, biçarelerin Rabbi Sensin. Sensin Rabbim benim. Beni kime bıraktın!
Huysuz ve yüzsüz yabancıya mı, yoksa bu işimde bana hâkim olacak düşmana mı?

“Allahım! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir.

Allahım, gazabına uğramaktan, rahmetinden uzak kalmaktan, karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahireti salâha kavuşturan ilâhi nuruna sığınırım. Rızanı dilerim. Sana iltica ederim. Bütün kuvvet, her kudret ancak Sendendir, Ya Rabbi!”

Er Rahman’nın yedi semâsı ve arşı-ala sallandı, melekler ağladı aynen İbrahim (as) gibi, Lût (as)’un misafileri geldiğinde ve o zamanın günahkar kavmi onlara zarar vermek istediğinde, onlara ikram etmek değil zarar vermek istediler. Sonra Allah’ın laneti onların üzerine oldu ve gök sallandı.

Aynı şekilde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile öyle oldu. O (sallallahu aleyhi ve sellem) misafir olarak gitti ve onlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a saldirdilar, zarar verdiler, kırdılar. Sonra Allah hemen ona Cibril (as)’i ve melekleri gönderdi ve şöyle dedi: “Ya Rasulullah, esSelamu sana selam gönderiyor ve bana dağlardan sorumlu kardeşim meleği gönderdi. Eğer sen istersen bu şehre bu iki dağ dönecek ve üstlerine kapanacaklar.” Tipki bir kitabın her iki kapagini kapattığın gibi.”

Seyyidina Rasulullah’a bu (sallallahu aleyhi ve sellem) olmaz. O tüm alemler için Rahmetullah.
O (sallallahu aleyhi ve sellem) ne buyurdu: “Hayır Ya Cibril, onları bırak. Belki aralarından biri gelir ve ‘La İlahe İllallah Muhammedin Rasulullah’ der.”

Oradan Halid bin Valid (ra) çikti. Seyfullah Maznun diye anılan
Neden mi?
Seyfullah Maznun Allah’ın kinindan çikmiş olan kılıcı.

Neden Hz. Ömer (ra) halifelik yaparken bir oğlan çocuğunu komutan olarak Müslümanların geçirdi?
Husāmat ibni Zâid’i (ra).

Neden mi?
Belki Seyfullah Maznun Halid bin Valid bir savaşı kaybetseydi veya öldürülseydi o zaman Allah’ın kılıcı kırılırdı denirdi.Ömer ibn Hattab’ın nûruna ve ferasine bakıniz. Müminin fetanetine ve onun zekasına bakın, çünkü o Nurullah ile görüyor.
Çünkü sahabe Hz. Ömer (ra)’e soruyor: “Ya Emîrü’l- Mü’minîn, inananların Emîr’i, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ordu için birini yerleştiriyor ve sen ise onu azl mı ediyorsun?”
Sonra Hz. Ömer (ra) onlara şöyle buyurdu: “Evet, çünkü endişe duyuyorum ona birşey olacak diye. Cihadda öldürülür diye ve müşrikler ve Müslümanlar Allah’ın kılıcı kırıldı derler… endişesiyle.”
Demek ki ona (ra) cihad yok artik.

Bu Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için bir krizdi Allah Subhanu tarafından ibtila verildi Ta’if şehrinde. Her ibtiladan sonra bir umut ve çıkış yolu vardır. Her sıkıntından sonra bir kolaylık vardır, dünyada sıkıntı ahirette genişlik vardır. Dünyada sıkıntın olsa bile yarın açılacaktır. Bundan bunu alalım. Sonra Allah Subhanu onu Mele-i Âla’da misafir etti.

Buradan şunu anlıyoruz ve Aksa’nın Ümmet-i İslam için ilk açılışındayız.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya götürüldü ve oradan uruç yaptı.

Müslümanlarin ruhlari beş vakit namazda Kabe’den yükselir uruc yani mirac ederler. Dünyanın her yerinde her vakitte arzda namaz kilinir. Biri sabah namazını kılıyor, ve başka bir şehirde oturan o saatde öğleni kılıyor, diğeri ikindi namazını, diğer ise akşam ve öbürü yatsı namazını vs…

Yani arzın her yerinde durmaksızın beş vakit namaz kılınıyordu Kabeye karşı. Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmakta: “Namaz müminin miracıdır.”

Namazda huşu gelirse, o zaman ruhun uruç yapar. Ruhun gider ve tüm Ka’be’nin etrafında tavaf yapan hac ve umre yapan ruhlarla buluşur. Tavaf yapanlarda onların ruhlarıda birliktr uruç yapar.
Nasıl mı?
Neden Kabe’nin etrafında yedi kez tavaf yapılır?
Bunun anlamı yedi semâ.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmakta ki: “Kâbe’yi tavaf etmek namaz kılmak gibidir, ancak tavaf sırasında uygun olarak konuşmanıza izin verilmiştir, bununla birlikte hiç kimse tavafta hayır dışında bir şey söylemesin.”

Demek ki tavaf yaparken huşu ile yapmalısın, aynen namazda olduğu gibi. Aynen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi her zaman abdestli olmalısın. Yani tavaf salât gibi olduğunda yani huşu ile yaparsan ilk turda ruhun birinci kat semâya çıkar, ikinci turda ikinci kata çıkar, üçüncü turdu üçüncüsüne, dördüncü… beşinci… altıncı… ruhun uruc yapıp yedinci semâya çıkana kadar yani Beytu’l-Ma’mûr Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) miracta çıktığı yere.

O şöyle buyurdu: *“Ben İbrahim (as)’i Beytu’l-Ma’mûr’da otururken gördüm ve sırtını Beytu’l-Ma’mûr kapısına dayamış erken yaşta vefat eden Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın ümmetine Kuran-ı Kerim öğretiyordu.”

Eğer tavafı yaparken ya da namazı huşu icinde yaparsan ruhun uruc yapar Beytu’l-Haram’dan yedi gökten hakikate doğru. Herkes hakikat cevherine sahiptir ve surete sahiptir. Bu suret arzda Kabe’dir. Ka’be’nin sureti Ka’be binasidir ve aslı ve cevheri yani hakikati ve özü Beytu’l-Ma’mûr’dur.

Seyyidina Rasulullah (ssallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmakta: “Ancak Beytu’l-Haram’ın üzerinde Beytu’l-Ma’mûr vardır. Eğer düşerse santimetresine kadar doğru Ka’be üzerine düşer.”

Ben sizlere biiznillah hikayeyi aynen sanki yaşamış gibi anlatacağım, aynen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile miraç yapmış gibi olacaksınız. Sanki bu üç açılışta Mescidi Aksa’da oradaymışsınız gibi anlatacağım. Ve inşaallah dördüncüsünü açacağız. Açalım inşaallah.

Demek ki ruhları oradan itibaren uruc yapıyor. Ölünce insanın ruhu Beytu’l Haram’dan yukarı çıkıyor. Fakat sirat köprüsünden sonra mahşere gelince yani sirat köprüsünden diğer tarafa çıkınca. Beytül Haram’dan yukarı çıkılır kendi makamına kadar yani Firdevsu ala’ya kadar çıkılabiliyor. İnşaallah hep birlikte Firdevsi Ala’da oluruz. İnşaallah hepiniz için bunu diliyorum, hep birlikte Firdevsu Âlâ’da olmayı diliyorum.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana hacta Arafat gününde bir defa Firdevsu Âla’yı gösterdi ve açtı. Uykumda beni oraya götürdü ve bana Ehli Kuran’nın yedinci katını gösterdi ve (Enbiya-i Sıddıkın ve Şuhadenin?) sekizinci Cenneti de gösterdi ve bana kapısını açtı ve içini gördüm.

Sonra bana en yüksek makamı gösterdi ve bana benim için olduğunu söyledi. Ben sağ ayağımla içeri girmek istedim faka bana: “Hayır, daha değil” dedi.

Degerli ailem. Sizleri görmek için yaşıyorum ve bana sorun çıkarın bende size çıkarayım diye yaşıyorum. Hepimiz inşaallah bu ugurda sevgi ile sevgiliye gidelim diye.

Ama ben sizleri orada rahat bırakmayacağım inşaallah. Ben sizlere hep ders vereceğim sizlere şaka yapacağım ve kafalarınıza taş atacağım.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın krizinden sonra Duha suresi geliyor.

  • Vedduha: Andolsun kuşluk vaktine
  • Velleyli iza seca: ve dindiği zaman o geceye ki,
  • Ma vedde’ake Rabbuke ve ma kala: Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı!
  • Ve lel’ahıretu hayrun leke minel’ûla: Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.
  • Ve lesevfe yu’tıyke Rabbuke feterda: ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!

Ya Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah sana sen razı olana kadar verecek.
Allah Allah… nasil?
Evet!

Demek ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) razı olacak ve ailesinden birine azap geldiğinde o şöyle diyecek: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.”

Ve O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmakta: “Her hısım ve rahim kiyamet günü kesilmistir sadece Benim Sebeb ve Nesebim disinda.“

Çünkü Allah söyle buyurmakta: “O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.”

Ömer (ra) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın bu hadisini işittiğinde, yani kendisinin (sallallahu aleyhi ve sellem) sebeb ve nesebi disinda herkesin kesildigini duyduğunda anında Hz. Hafza’ yı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a götürdü ve ona şöyle dedi: “Onunla evlen ya Rasulullah.”

Kayın babası olabilmek için.

“Ve lesevfe yu’tıyke Rabbuke feterda:

ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!“

Cibril (as) bu sureyi vahiy ettiğinde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: “Ümmetimden bir tanesi dahi Cehenneme girerse Ben asla hoşnut olmayacağım.”

Allah Allah bakın Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın bizlere rahmetine bakın. Fakat mahşer günü kıyamette insanlar mahşerde sina’da toplandığında arşın altında çağrılacaklar:

Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ehl-i Beyt’i..

“Ey mahşer ehli (halkı)! Başlarınızı aşağıya salın (eğin) ve gözlerinizi yumun ki, Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kızı Fâtıma ve Âl-i Beyt’i, şimdi Cennete girsinler.“

Neden? Nūrları yüzünden!
Gözler körelmesin diye, haya ve saygıdan.
Kimden Yarabbi?
Çünkü Muhammedin (sallallahu aleyhi ve sellem) kızı Fatima simdi Cennete girecek.
Hesaptan önce mi? Evet!
70.000 melek eşlik edecek. Işte Ehli Beyti Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem).

Arș’ın altından bir nidâ (sesleniş).

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İzzetin ve Celâline andolsun ki, Ümmetimden tek bir kişinin dahi Cehennemde olmasından razı olmayacağım.”

Ailesiyle nasıl olacak?!
Ehli Beyti Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)?!
Bu nasıl olur?!
Onu yarı yolda bırakması bu nasıl olur?!

Ve hayatlarında en çok azap yaşayanlar dagilmis olanlar, takip edilenler, kurban edilenler bir tavuk gibi aynen Hz. Hüseyine (ra) yapildigi gibi. Çok baskı uygulaniyor, çok kontrol ediliyor aynen dedesi (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi. Onlar bizim için Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın bırkatığı bir ışık kıyamete kadar.
O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmakta: “Ben sizler için iki şey bırakacağım, eğer bunlara tutunursanız asla hata yapmazsınız. Biri Kitabullah (Kuran-ı Kerim) ve diğer benim ailem (Ehli Beyt)”

Bu sahih bir hadis kitap veya sünnet değil. Bu doğru rivayet fakat vahabiler ve başka insanlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ı kıskanıyorlar, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın sevgisi ve Ehli Beyt Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) sevgisine karşı savaşıyorlar.

İnsanların sevgisi ile hüküm edeceklerini sanıyorlar oysaki onlarin dünyaya tamahları yok. Ne dünyaya tamaları var ne de iktidara. Onların tamaları dedelerine (sallallahu aleyhi ve sellem), babalarına (sallallahu aleyhi ve sellem), peygamberlerine (sallallahu aleyhi ve sellem) hayır ile gidip kavuşmaları.

Hac’ta Ararat gününde yolculuk halindeyken Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanıma geldi. Ben dua yapıyordum ve saat 14:00 sularıydı ve çok sıcaktı. Allah’a teveccüh yapabilmek için kendime bir yer ayırdım bir ağacın altında. Birden üzerime bir lezzet geldi. Çok sıcaktı, tüm insanlar sıcaktan kaçıyordu ve sıcaktan çıkamıyorlardı.

Üzerime beyaz birşey geliyordu soğukluk hissediyordum. Değişiklik oldu ve birden uyku geldi.

Orada (sallallahu aleyhi ve sellem) yanıma geldi ve cübbesini çıkardı ve yere serdi bana şöyle dedi: “Gel oğlum, üzerine otur. Neden üzgünsün? Gel teselli olarak seni bir gezintiye çıkarayım, çünkü senin üzgün olman benide üzüyor.”..dedi.

Sonra Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) mübarek cübbesine oturdum ve O (sallallahu aleyhi ve sellem) ucundan kenarından tutuyordu ve ucak gibi roket gibi uçuyorduk. Ben bir cübbenin üzerine oturuyordum ve o benimle uçuyordu o (sallallahu aleyhi ve sellem) Sina’ya varana kadar. Gözlerimi kocaman acarak bakıyorum, sonu görünmüyor. Sonu yok, çok önde, sağ, sol, arka. Sırf toprak herşey altın gibi dümdüz.

Sonra orda bir ağacın kenarına indik. Ağacın etrafı genişliği yaklaşık 5 metre. Toprak ile parallel kesilmiş. Ağacın her yerinde etrafında ucunda zeytin büyüyor. O kesilmiş kökün etrafinda (yuvarlak dairede) zeytin agaclari büyümüş.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana şöyle diyor: “Senin deden Hüseyin’i kafasını kestiler aynen bu ağaç gibi. Onlar zürriyetimi keseceklerini sanıyorlar ama benim züriyetim kıyamete kadar gidecektir. Her yere dağıldı ve aynen bu sağlam ağaç gibi, mübarek ağaç. Onun aslı arzda ve ucu semâya kadar gidiyor arşı alaya kadar. Ve sende onlardansın. Gel oğlum devam edelim.”

Yedinci kat semâya Cennete uçtu ve bana kapıları açtı.

Yukari 7. Kat Cennete uçtu ve kapiyi acti.
Seyh Şa’ravî’ye (ra) bakıyorum.
Onun önünde sonsuz bir bayram sofrası var.

Bu şeyh bir Kur’an Müfessiridir yani bir Mısır’li bir alim.

Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
”Hayır, bu senin icin değil. 8. Kata gel.”
Orası daha geniş. Ama orası daha yukarda. Sonrasında ise sadece hava geliyor. Aşağı derinliğe doğru bakıldığında Cehennem görünüyor. Ama sağ taraftan yukarı çıkılıyor. Solda cehennem sag tarafta ise cennet ver ve aşağıda derinde cehennem.

  1. Kata kadar ve onun bir yeri boştur.
    Ben orada şatolar, bahçeler ve ırmaklar gördüm. Ben bunu tarif edemem ondan dolayı tarif etmesem daha iyi. Çünkü ben orayı tarif edemem. Dedi ki:
    “Oğlum burası senin için.”
    Ben hemen sağ ayağım ile içeri adımımı atarken O (sallallahu aleyhi ve sellem) beni çekti ve şöyle dedi:
    “Hayır, şimdi değil. Sonra.”

Ben aşağıya ve sol tarafa bakmak istedim ama Kendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
“Hayır, oraya bakma. Orası cehennem.”

Bu Ondan (sallallahu aleyhi ve sellem) gelen bir müjdedir.
Bu demek oluyor ki Ruh Uruc yapıyor ve kavisli bir çıkış ile yapıyor yani düz değil.
Çünkü kapılar farklı yerlerde.

Biz askeriye de tabancanın icindeki borularin icinde olan yaylarin düz degil yukari dogru kavisli bir çıkış ile mermilerin çıktığı öğrendik mi Ravasi’den geçsin. Ya düz sıkılır yada yukarı doğru sıkılıyor silah.

Ondan dolayi da tabancanin icindeki borular düz degil kavisli bir çıkıştır.

Allah Kitabul Mubīn’de şöyle buyuruyor:
”Kitapta İdrisi’de an. Çünkü o dosdoğru bir peygamberdi. Ve Biz onu yüce bir makama yükselttik.” (Meryem, 56-57)

Idris (as) da Isa (as) gibi ruh ve beden göge yükseltildiler. Kendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) orada İmam olarak onlara 2 Rekat Namaz kıldırdı.

(Aksa’nin ilk açılışı) Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Miracinin gecesinde.

Beden ve ruh Mescidil Aksa’nin yukariya açilan kapısı.

Onlar İsa’yi (as) çarmıha gerip öldürmediler.
Allah onu (as) yukari yükseltti.
Ruhu ve bedeni ile 5. Semaya aldi. İsa (as) su anda orada ta ki Ahir Zamanda tekrar dünyaya dönene dek. Yakında inşallahu Teala.

Seyyidina İdris’de (as) Mescidil Aksa’dan göğe yükseldi.

Seyyidina Rasulullah’da (sallallahu aleyhi ve sellem) Urucu beden ve ruhu ile Mescidil Aksa’da yapti.

Yani el Aksa’da ki ilk açılıştı.
Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her gökten izin istedi ve orada bütün meleklere ve Peygamberlere Selam gönderdi.

O yüzden Allahu Teala gökler ile ilgili şöyle dedi:
Es Sabua et Taraaiq (Yedi Vurulan (tıktıklananlar)).

Ve at Tarik Suresinde Allahu Teala şöyle buyuruyor:
”Göğe ve tiklayanlara.”
Sürekli (tiklayan) yıldızı bilirmisin..?”

Hayir!
Allah gökler ve tıklayan ile Yemin ediyor. Et Tarik Rasulullah’tir (sallallahu aleyhi ve sellem), 7 göğe tıklayan kişi. Bu aktif sıfattır.
“Et Taraik” “tıklananlar”.

Kim tarafından?
Et Tarik tarafından.

Et Tarik kimdir?
Et Tarik Rasulullah’tir (ssallallahu aleyhi ve sellem)

Ne zaman?
Miracta (kavisli yolu olan Göğe yükseliş).

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Sahabîlerle birlikte otururken onlar Kendisine (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dediler:
*“Ya Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Musa (as) Kelimullah, İbrahim (as) Halilu’r-Rahman, İsa (as) Kelimetullah. Peki ya Sen kimsin Allah katında?”

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
“Ben Adem oğlunun seyyidiyim ama gurur yok.”

Gururlu (kibirli) olan kimselere sadece Rasulullah’i (sallallahu aleyhi ve sellem) örnek olarak veriyorum.

“Ben ilklerin ve sonların Efendisiyim. Ben yaratilmişlarin efendisiyim ama gurur yok.”

O (sallallahu aleyhi ve sellem) daha cok şey söyledi. Ama şu an konumuz bu değil.
Sahit olarak burada O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demişti:

“Ben Cennetin kapısının önüne gelecek birinci kişiyim kapıyı açmak için.”
Sonra biri bir çağrı yapacak ve şöyle diyecek:
“Et Tarik (tıklayan) kimdir?”
Sonra Ben şöyle diyeceğim:
“Ben Muhammedim.”
Sonra şöyle denecek:
“Bana Senden önce hic bir kimseye Cenneti açmamam emredildi.”

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Cebrail (as) ile birlikte ünsiyet ve maiyet olarak 7. Göğe geldi.
Çünkü Cebrail (as) her zaman Rasulullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) yukardan aşağı dogru geldi ve bunu diledi.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yukarıda gezinti yaparken Allah onuda birakti Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte ama sadece belirli bir noktaya kadar gidebildi, orada Cebrail (as) Rasulullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
“Ey Muhammed Senin Makamin orasi ve Senin makamin daha yüksekte. Eger ben oradan geçersem bu Nūr beni yakar ama Sen devam edersen gecersin.”

”Her kimse belirli bir Makam vardir.”
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Nurullahtandir ve Cebrail (as) ise Nūru Muhammed’den (sallallahu aleyhi ve sellem).
Sadece Nūrullah Nūrullahı kaldırabilir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yukarıya vardığında şöyle demedi;
“Es Selamu Aleyke ya Allah.”
Bu olmaz.
Allah Selamdir zaten.
Allah es Selam demektir.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) Allaha şöyle dedi:
“Et tehiyyatu lillahi ves selatu vet tayyibat.”
(Selamlama, Namazlar ve Dualar ve de Hayırlar ancak Allaha mahsustur.)

Bunun üzerine Allah Ona (sallallahu aleyhi ve sellem) hemen şöyle dedi:
“Esselamu Aleyke ya Eyyuhen-Nebiyu ve Rahmetullahi ve Bereketuhu
(Selam Senin üzerine olsun ey Peygamberler ve Bereket Senin üzerine olsun)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu durumda Ümmetini unuttu mu?
Ümmeti ne olacak ?
Ailesini ne olacak?
Ya da Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) en sevdiği Hz. Fatima (ra)?
Biz hasta iken Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte yanımıza gelen Annemiz, Medine’de ateşim çıkmıştı ve O atlamıştı ve beni kendi elleri ile yedirmişti.
Ayni Babası (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi Teheccüd’de el Beytul Harama gelmişti Sücutta iken İtikafta Cemaat ile Namaz kıldığımda, uyuya kalmıştım ve beni Mübarek Elleri ile ırmakların kenarından olan hurmalarla beni yedirmişti.

O (sallallahu aleyhi ve sellem) Ümmetini unuttu mu?
Hayır!

Salih İnsanlari?
Hayır!

Başka Ümmetleri?
Hayır!
Şöyle dedi (sallallahu aleyhi ve sellem): “Esselamu Aleyna ve ala ibadilahis-salihīn.”

O (sallallahu aleyhi ve sellem) bu durumda iken Allahin karşısında, nasılsız ve nerdesiz.
Celaline yakışan Subhanah ve bu durumda Habibinin (sallallahu aleyhi ve sellem) isteğine.

Kendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
“Selam Bizim ve Allahin hayırlı (salih) kullari üzerine olsun.”

Dünya kullari degil, uykucu kullar degil.
Bütün gece uyuyup gündüzleri uyuyanlara yada tam tersini yapanlara degil.

Sonra bütün melekler Allahin Selamını ve Rasulullahin (sallallahu aleyhi ve sellem) cevabini duydular ve şöyle dediler:
“Eshedu en la ilahe illallah ve eshedu enne Muhammeden Abdullah ve Rasulullah.”

Bütün melekler böyle dedi.
Ona (sallallahu aleyhi ve sellem) şahitlik ettiler.
Sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) melekler ve her şey şöyle dedi:

“Allahumme salli ala Muhammed ve ala ali Muhammed ve barik ala Muhammed ve ala ali Muhammed. Kama salayta ve berekete ala İbrahim ve ala ali İbrahim fil alemin. İnneke hamidun Mecid.”

Hepsi bu Salavati getirdi.

Allah’a Dua ediyorlar ki onların üzerine Bereket versin diye ayni O’nun İbrahimin (as) ve ailesinin üzerine bütün mahlukat arasında Bereketi verdiği gibi.

Bu demek oluyor ki herkes Seyyidina Muhammed ve Ailesi üzerine Salavat getiriyor.

Senden önce kimseye bu Makam (yer) verilmedi ey Muhammed ve Ben Sana direk günde 5 vakit Namaz veriyorum.
Sonu ise Et-Tahiyyattir ve el Bakiyatu’s-Salihat.
Kalici Salihler Subhanallah Velhamdulillah Vallahu Ekberdir.

Namaz icin bir kapanış yani hatim olarak.

Kıyamette bulduğun kalıcı Salihler olarak ayni Cennetin bahçeleri gibi onlar için ekilip büyüyenler.
Rasulullahin (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi.

İslam tarihinde Aksa’nin ilk açılışı budur.
El Fethul evvul İslami minnel Aksa.

Gelelim İslam’da Aksa’nin ikinci açılışına (El Fethus-Sani li’l-Aksa fi’l İslam).

Hristiyanlar yine Aksaya geldiler ve orayı işgal ettiler. Müslümanlar oraya gidemedi.
Ömer İbn Hattab (ra) Müminlerin Halifesi iken, kendisi Amr ibn As’i Mısır’a yolladı ve Mısır’ı açıp İslamileştirip Araplaştırdı. Ve Beytul Aksada yaşayan Hristiyanlar orayı işgal etmişlerdi.
Tabi ki Ömer ibn Hattab (ra) güçlü, sert ve adaletli idi.

Adalette güç vardır, İmanda güç vardır.

Ve Ömer ibn Hattab (ra) ona dedi ki:
“Ey Amr ibn As Filistinde (Beytul Makdis’te) olan Aksaya git ve Hristiyanlardan Aksa’nin anahtarini al. Onlara de ki: “Rasulullahin (sallallahu aleyhi ve sellem) halifesi Emirel Muminin, Ömer ibn Hattab bana Beytul Makdisin anahtarini vermenizi emretti.”

Onlara gittiğinde Emr’in küçük bir adam olduğunu gördüler ayni Benim gibi.
(Ve benim vücudum ayni Hz. Ali’nin vücudu gibidir).

Papaz ve diğer küçük rahibeler ona bakıp ve kitapta bahsedildiği gibi görünmediğini dediler.
Küçük ve eski ve yeni vasiyette anlatılan hiç bir sıfata sahib değil.
Bizim eski vasiyette bahsedilen kimsenin elbisesinde 21 tane dikişli yerin olması gerekiyor.

Bunum delili el Fetih suresinin 29. Ayetindedir. Allah şöyle buyurur:
“O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lutuf ve rızâsına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur; Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur. İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Çiftçileri sevindirmek üzere filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur. Onlar (müminler) yüzünden kâfirler öfkeden kahrolsunlar diye (böyle olmuştur).”

Sahabenin özellikleri İncil ve Tevrat’ta yazılıdır.
Bu yüzdende onlara bahsedilen Emire’l Mü’minin’in onun olmadığını dediler.

Amr ibn As dedi ki:
“Evet ben o değilim, bu özelliklere Ömer ibn Hattâb sahiptir.”

Tıpkı dinlerinin emrettigi gibi, anahtarı ona, yani Ömer ibn Hattâb’a vereceklerini dediler. Somra Amr ibn As (ra) Ömar ibn Hattâp’a (ra) bir mesaj gönderdi ve dediki:
“Ya Emire’l Mü’minin, onu almak için kendin gelmen gerektiğini diyorlar, onlarda İncil ve Tevrat’ta yazıldığı gibi.”

Sonra Emire’l Mü’minin kendisi gelip almaya mecbur kaldı. Amiral Mü’minin Kelamullah’a ve kutsal kitaplara saygı duyuyor ve buna katıldı.
Yanındaki delikanlıyı ve deveyi alıp, Medine’den Aksa camisine 1000 km yol aldı.

O zamanlar dünyada doğu ve batıya, kuzey ve güneye hükümdarlık olan Amiral Mü’minin yanındaki delikanlıya şöyle der :”Üçüz biz şimdi. Bu üçten biri benim, bir diğeri sen ve üçüncüsü ise devedir. Yemek, mola ve deveye binmek ile adaletli olmamız gerekiyor.
Ben deveye biniyorum, iki kişi birlikte olmaz. İkimizde devenin üstüne binersek olmaz. Ağır gelir ve deveye zulüm olur. O halde ben misal olarak şukadar saat veya kilometre biniyorum. Ardından sıra sana geliyor ve sen aynı saat süresini veya yol mesafesini biniyorsun ve bende senin için deveyi çekecem. Sonrasında sıra üçüncüye geliyor, devenin kendisi. Onu boş bırakman gerekiyor. Kimse üzerine binmeden gitmen gerekiyor. Bir defa ben, bir defa sen ve bir defada deve. Bir defa sen, bir defa ben ve üçüncüsü de deve.”

Orda o delikanlı ona “Hayır ey emire’l Mü‘minin, bu mümkün değil,” diyor.

„Sen, ben ve deve. Adalet güçtür, Adalet güçtür,“ dedi ona.

Neler olduğuna bakın:

„Adalet güçtür, Adalet güçtür.“
1000 kilometre gittiler. Tıpkı anlaşmaları gibi, Hz. Ömer (ra) geldi, onlar Bayti-l Makdis şehrine varınca. Birden uzaktan birinin gelmesini görüyorlar. Rahibeler devenin ipini çeken birini görüyorlar. Devenin üstünde bir delikanlı, oğlan. Onlara doğru geliyor ve onlarda ona uzaktan bakıp, gözetiyorlar. Vardığında şöyle dediler: „Sen bizde bahsedilen Ömersin.“
O da dediki: „Evet.“
„Sen Emire’l Mü‘minin’sin,“ dediler.
„Evet,“ diye cevapladı.
Ardından ona şöyle dediler: „Sen geldin ve deveni üzerinde oğlan ile peşinden çekiyorsun.”
Onun delikanlısı iyi bir oğlan, bizimkisi gibi değil.
„Evet,“ dedi. Sonrasında ona şunu dediler: „Bekle, şimdide elbisende ne kadar dikişli yeri olduğuna bakalım.“

Saydılar ve 21 dikişli yer buldular, tıpkı Tavrat ve İncil’de anıldığı gibi. Bunun üzerine ona şöyle dediler: „Sen Amiral Mü‘minin’sin, doğru. Burada el Mescidi-l Aksa nın anahtarı, Beyti-l Makdis’den. Al ey Emire’l Mü‘minin.“
Orada onu aldı ve onları kilise ve tapınaklarında kalmaları için bıraktı.

İslam’da adalet böyledir, hükümdarlığın adalet böyledir, Amiral Mü’minin’in adaleti böyledir, Ömer ibn Hattâb (ra).

Şimdi de Aksa’nın üçüncü açılışına geliyoruz, Selahaddin Eyyubi ile:

Ardından Romalılar ve Hıristiyanlar ele geçirdiler ve müslümanlar oradan yok olmuşlardı ve oradaki Müslümanlar eziliyorlardı. Açması için Selahiddin el Eyyubi geldi sonra. Bu Aksa’nın açılış için Selahaddin el Eyyubi’ye karşı 1.000.000 asker silah ile kuşattılar. Onun anca 100.000 askeri vardı. Mısır’da, Incalot’ta karşı karşıya buluştular. Sonra Selahiddin el Eyyubi onlardan 100.000 kişi öldürdü ve 100.000 rehine olarak aldı.
Onların aslan kalpli Richard’ını rehine aldı, Aksa’yı açtı ve tüm rehineleri kimseyi öldürmeden veya zarar vermeden geri gönderdi. Onları iyileştirdi, yemek verdi ve krallarını silahlar ile, koruma ve onu koruyan silahlı insanlar ile ülkesine varana kadar, geri gönderdi.

Bu adilane üçüncü açılıştı.

Sayyid Magdy Dawoud