*Kur’ani Tedebbürün Derinliklerinden:*
Kehf Suresi 17.ayetin tamamı:
*{(Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara borç vererek(onlara dokunmadan) sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.}*
Güneşin açısını ve mağarada uyuyanlar için hesaplanmış hareketlerini tedebbür ettikten sonra, şimdi yapmamız gereken şey, tedebbür derinliklerinden olan ve kendisine muktedir olan Allah’ın isminin de uyduğu üçüncü derinliktir. Bu derinlik, ayetin bir bölümündeki incelikte gizlidir.
*”..batarken de onlara borç vererek sol tarafa gittiğini görürdün..”*
Haykırarak Allah Subhanehu ve Teala’nın azametini söylemekten, kalemimi ve kendimi alıkoyamıyorum.
Subhanallah..!
Diğer ilmi gelişmeler karşısında içinde hakkın açıkça dile getirildiği ve Allah’ın, yarattıklarına bol (cömertlikle) verdiği bu kelimeleri okuduktan sonra, Celle ve Ala şu lafzı kullanmıştır:
*”… تَقْرِضُهُمْ..”*
*”..onlara borç vererek..”*
Burada gördüğünüz gibi, ra harfinde kesra vardır.(ri olarak okunur.)
“Onlara borç verdi..” yani borç vermek anlamındaki iktirad(الإقتراض) kelimesinden gelmektedir.
*”… تَقْرُضُهُمْ..”*
Buradaki gibi ra harfinin üzerinde damme yoktur.(yani ru diye okunmamaktadır.) Arapça’da kemirmek anlamına gelen (القَرْض) kelimesi değildir.
Sanki;
“قَرَضَ الفأر الخشب..”
Yani; “Fare, tahtayı kemirdi.” cümlesindeki gibi ön dişlerle eşyayı kemirmek anlamına gelmez.
(Bu (قَرَضَ) fiilinin çekiminde şimdiki zaman ifade ederken (يقرُض) olarak ifade edilir ve ra harfinde “ru” olarak okutan damme bulunmaktadır. Yukarıdaki ayette geçen ra harfinin ise harekesi dolayısıyla da anlamı farklıdır. Burada anlatılmak istenen durum budur.)
Ayette kullanılan (قرضْ) kelimesi borç vermek, yani “Güneş onlara bir şeyi borç olarak verir.” anlamına gelmektedir.
Borç vermek genellikle, borçlu kişinin durumunu ortaya çıkarıp zorda bırakmamak ve acil ihtiyacını ulu orta açığa çıkarmamak için gizli şekilde olur.
*Peki güneşin onlara gizli bir şekilde borç vermesi nasıl mümkün olur?!*
*Hatta güneşin sahip olduğu şey nedir ki, onu borç olarak vermesi mümkün olsun?!*
Bilinmektedir ki Allah, güneşi ışığı ve ısısıyla yardım etsin diye dünyanın hizmetine vermiştir.
Yine bilinmektedir ki şimdiye kadar güneşin fayda sağladığı iki enerji türü vardır ki onlar kainatta(varlıkta/dünyada) dalgalar şeklinde hareket etmektedir.
Eğer ışık dalgalarına odaklanırsak, ışın türlerinden, sırasıyla iki çeşide ayrıldığı sabittir.
Onların ilki görülebilirdir. Diğeri gizlidir.
Yani birincisini dıştan, çıplak gözle görebiliriz. Diğerinin ise etkilerini hissedebilirsin.
Fizyoloji bilimi bilim adamları görülebilir ışığı, yedi görülebilir ve gözlemlenebilir renge kadar çözümleyebilmiştir.
(Bu renkler; gökkuşağı olarak isimlendirilen, gökyüzünün ortasında yağmur yağdıktan sonra ortaya çıkan renklerden oluşan dev kuşaktaki renklerdir.)
Normal bir cam prizmadan ışığın geçmesinden sonra da bu renklerin oluşması mümkündür. Bu şekilde oluşan renkler; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit(mavisi) ve mordur.
Ancak gözlemlenemeyen renklere gelince, onlar kızıl ötesi ve mor ötesi ışınlardır.
Bu ikisi, ışık kümesini çözümleme haritasının dışına düşerler.
Kızıl ötesi ışınların sağ tarafın en ucuna ve mor ötesi ışınların tam tersine sol tarafın en ucuna düştüğünü görürsün.
Hak zikredilmedi mi?;
*”..batarken de onlara borç vererek sol tarafa gittiğini görürdün..”*
*Bu ilginç tevafuk ve en güzel açıklamayı nitelememiz bize nasıl kolay gelebilir?!*
Bu mor ötesi ışın püf noktasıdır.
Eğer bu ışından hafif dozlarda, bakteriler, mikroplar ve tek hücreli parazitlerden oluşan mikroskobik canlılar üzerine uygularsan(tutarsan), onları anında öldürürsün.
Bu sebeple bu ışın, içme suyunu arıtmada kullanılır.
Aynı şekilde, yoğun bakım odasının dezenfektesinde de kullanılır.
Allahu Ekber…
Bu şu anlama gelmektedir ki; mor ötesi ve güneş batarken, güneşin düşme açısının eğimi(eğilmesi) esnasında güneşten büyük oranda yayılan ışınların dozları, onun kuvvetini en aza indirmiş derecededir.
Böylelikle insan vücuduna uygun hale gelir.
Bu, işaret edilen borç verme işlemine uygundur. Borç vermek daima çoktan aza olur. (Çok olan, az olana verir. Çok olandan biraz azalır.)
Şunu ayrıca belirtmemizde fayda var ki, mağara alanı ve onun etrafı(aralıkları/yarıkları), bu şekilde bir yoğun bakım odasına örnek teşkil etmiş oldu.
Görülemeyen ve vücutları yok eden parazitler, bu önüne geçilmez ilahi korumaya yaklaşamaz.
*Bütün bu ilimler, iki kelimede gizlidir:*
*” … وَإِذَا غَرَبَتْ تَقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ… “*
*”..batarken de onlara borç vererek sol tarafa gittiğini görürdün..”*
Bizler de ancak “Subhanallah!” diye naralar atabiliriz…
(Konuşmanın kalanı için; “Lataifu’l-A’mak”, 7.Tedebbür (13/5-4)
Vallahu Subhanehu ve Teala Ala ve Alem
Sayyid Magdy Dawoud