You are currently viewing İSRA VE MİRAÇ

İSRA VE MİRAÇ

Peygamberimiz Efendimiz Seyyidina Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in gece yolculuğu ve Sema’ya yükselişidir.

Benim miraç ile ilgili görüşüm nedir?

Benim görüşüm şu şekildedir:

Her şeyin bir aslı bir de resmi vardır.

Sen resimsin ve senin ruhun asıldır.

Kâbe resim ve beytu-l-Mamur ise asıl’dır.

Dünya resim ve ahiret asildir.

Resim her zaman fani ve asıllar Baki’dir.

Ve bu bakış açısı ile peygamber Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) bakarsak şunları görürüz:

Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’tan bir nur olduğunu biliyoruz.

Allahu teala maide suresinin 15. Ayetinde şöyle buyurur: “Doğrusu size Allah’tan bir nur (ışık) ve apaçık bir kitap verildi.”

Bütün ulema bu ayete dayanarak Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’in nuru olduğuna ve apaçık kitabında Kur’an-ı Kerim olduğuna hem fikir olmuşlardır.

Ve Nurullah’in sonu yoktur ve bu Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) gerçeğidir.

Ve bir diğer ayete bakarsak enbiya suresinin 107. Ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz biz seni ancak bütün alemlere rahmet olarak gönderdik.”…

Yani Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) istisnasız Allah’in bütün yarattıkları için rahmettir. Yani Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’in yarattığı her şey için rahmettir. Bu da O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hakikatinin bizim aklimizin anlayışı üzerinde olduğu anlamına gelir.

Bu hakikat ile o (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün yaratılanlara rahmet olarak gönderildi

Bu hakikat ile Allah’ın nuru olarak geldi ve tabii ki Nurullah’ın bir sonu yoktur.

Ve bir başka ayette Zuhruf Suresinin 81. Ayetinde Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “De ki: eğer Allah’ın bir oğlu olsaydı ilk kul benim (yani ben o oğul olurdum).”

Bu kerim ayetinden Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ilk kul olduğunu anlarız, yani ilk var olan tabii ki Yaradan’ın muradı (isteği) olarak.

Ve onun peygamberliği Adem’in (as) yaradılışından önceydi bunu hadis’den biliriz. Maysaratul facair ve Ömer bin el-Hattab musnad el imam Ahmed’den şöyle söylediği nakledilir: “Ya Rasulullah, sen ne zamandan beri peygambersin?” Bunun üzerine (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevaplar: ‘’Adem ruhu ile bedeni arasında iken.” Yani Adem’in (as) yaradılışından önce.

Daha önceki ayeti kerime ve hadis şeriflerden Rasulullah’in (sallallahu aleyhi ve sellem) resmini bununla O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere son peygamber olarak geldiğini anlarız.

Ama onun hakikati şudur:

– Allahu teala’nın ilk yaratığı.

– İlk kulu

– Allah’ın nuru

– Bütün yaratılanlara rahmet

– Sahibu-l vesile (vesile sahibi)

– Sahibu-l Makamu-l-Mahmud

– Sahibu-l-Şefaat

Dünya ve ahiret onun hatırına yaratılmıştır.

Dünyada ameller ile O’na (sallallahu aleyhi ve sellem) tabi olunur ve ahirette ise ebedi cennet veya cehennem vardır. Zira Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) şefaatine nail olan kimse ebedi cennete ve olmayan kimse ebedi cehenneme girer. Yani O (sallallahu aleyhi ve sellem) ya ebedi cennet veya ebedi cehennem için bir kapıdır.

Şimdi Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hakikat ile ve bildiğimiz üzere dünya ve ahiretin onun hatırına olduğunu ve yer ve gökler ve Arş ve Levhu-l-Mahfuz ve el-Kalem O‘nun (sallallahu aleyhi ve sellem) nurundan yaratılmıştır.

Sonuç :

Eğer gökler ve yer ve kâinat onun hakikati (nuru) ile yaratıldıysa ki yaratıldı bu O’nun hakikatinin bütün yaratılanlardan daha üstün olduğu anlamına gelir.

O halde O’nun gökler ve yerden (O’nun hakikatinin bir kısmı olarak) miraç gecesi geçmesi nasıl mümkündür!

Bir okyanusu bir bardağa sığdırabilmen mümkün müdür? Bu elbette imkansızdır.

Burada okyanus Rasulullah’tır (sallallahu aleyhi ve sellem) ve bardak ise gökler ve yerlerdir (kainat).

Demek ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) miracını bütün yaratılanlardan, güç ve tahminlerden, gökler ve yerlerden ötelerde kendi hakikati ile nasıl ve nerede suallerinden uzak olarak Allah’a Allah ile miraç etmiştir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Rabbi tarafından bütün mahlukatın üzerinde keyfiyetsiz yani zamansız ve mekansız olarak götürülmekteydi?

Nihayet Allahu Teala’nın huzuruna vardı, durdu ve konuştu. Bu varış ve duruş ve konuşma zaman ve mekân dışında gerçekleşti. Çünkü mekân ve zaman nuru Muhammediyye’den (sallallahu aleyhi ve sellem) yaratıldı.

Ve o hakikati ile dışardan kâinatı ve cenneti ve cehennemi gördü ve bizlere hepsini tarif etti ve bir bir anlattı.

O yüzden İsra Suresinin başında şöyle buyurulur:  “O Subhandır. Kulunu, Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya bir gece yürüttü. Ona ayetlerimizi göstermek için. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Gören’dir.’’ (İsra, 17/1)

Bu isra ve miracı Allahu Teala yaptırdıysa O Subhan Allah’tır yani nasıl, nerede ne zaman, ne ve neden diye sorulmaktan ve araştırılmaktan münezzehtir.

O Subhanehu ve Teala bunu yaptı Cebrail (as) veya herhangi bir yaratılan değil.

Cebrail sadece belirli bir yere kadar varabildi tecelli olarak ve daha fazla gidemedi.

Burada anlattıklarımız ahir zaman olma hasebiyle İslam’da ilk defa söylenmiş hakikatlerdendir.

Vallahu teala ala ve alem

Seyyid Dr. Magdy Dawoud