You are currently viewing Havl

Havl

E’uzu Billahi mineşşeytani-r racīm Bismillahi-r Rahmani-r Rahīm.

Ve-l hamdulillahi Rabbi-l Alemīn.

Ve-s Seletu ve-s Selamu ala Seyyidina Muhammed Imamil Anbiya vel mursalīn  ve ala ālihit-Tahirīn.

Değerli din kardeşlerim,

Kur’ān’da sene kelimesi var on iki ay, âm’da on iki ay diye geçer, fakat havl kelimesinin başka bir anlamı olmasına rağmen, günümüze kadar yine de havl kelimesi bir yıl olarak değerlendirilip hesap edilmiştir. 

Havl’in anlamı: bir dönüm devre veya döngüdür, yani bir Hicce ise sezon anlamına gelir. Hac sezonu anlamına gelen, Zulhicce gibi yani Hacc ayları.

Ulema, dört mezheb uleması da günümüze kadar çok farklı şekilde hesap etmişler. Ve tüm Müslümanlar da onların hesabına göre aynı hesabı yapmaktalar. Bir yılı on iki ay olarak hesap ediyorlar. Fakat öyle olsaydı Allahu Teāla her ayette, her kelimeye ayrı mana vermezdi.

Bu da her kelimenin hem dilde, hem de Kur’ān’da kendine özgü bir anlamı olduğu manasına gelir. Her kelime’nin kendi özelliği ve kendine özgü anlamı vardir.

Sene kelimesini ele aldığımızda:

Zorlu bir yıl, yani zorlu on iki ay geçirildiğinde buna sene denilir. Tüm Kur’ān’da Sene: ” zorlu veya katı zaman” olarak geçmektedir.

A’raf Suresinin, 130. Ayetin’de olduğu gibi: “Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye senelerce süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.”

Ve Yusuf Suresinin, 47. Ayetin’de: “Yûsuf dedi ki: “Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”

Bu Ayet kelimesi kelimesine şunu demektedir: “Yedi sene ağır yani yoğun bir şekilde çalışacaksınız ki, ekin biriktirebilesiniz. Ve ardından yoğun bir şekilde ekini ekin, ardından gelecek olan âm (bereket ve hayr yılında) yağmurla meyvesini sıkabilesiniz.”

Demek ki buradaki âm, bir yıl anlamına gelmektedir. Âm da on iki ay, sene de on iki ay aradaki fark ise “sene” zor geçen on iki ay “âm” ise hoş geçen on iki ay.  İşte Kur’ān’da sene olarak geçen kelimelerin örnekleri böyledir.

Aynı şekilde Ashab-ı Kehf de: Onlar 300 sene mağarada uykuda kaldılar, bu onlar için zulümden ve zorluktan kaçıştı. Ve onların sayısı dokuz (kişi) daha arttı.

Yani dokuz kişi, YIL DEĞİL. Ahir zamanda ki dokuz halife, biri Imam ve sekiz halife olacaklar. Kıyamet gelmeden önce Ashabu-l Kehf’in yanında.

Arapça’da sene de âm da yıl anlamındadır. Biri zor geçen zamanı ifade ederken diğer rahat geçen zamanı ifade eder.

Gelelim havl kelimesine, havl’in Arapçada ki anlamı dönüm, dönem veya devre.

Nasıl ki şöyle deriz “Hawl al Ka’ba Tawaf” Ka’be’yi dönerek tavaf ediyorum. Havl’de böyle bir dönüş anlamına gelir.

Bu konuya ilişkin bir hadis vardir, hatta birden daha fazla hadisler mevcuttur Ibn Ömer’den tivayetle Tirmizi’nin naklettiği, İbni Mace’nin, Bayhaki’nin, Darekutni ve yine diğerlerinin de Hz. Aişe (ra) ve Hz. Enes’in, Ummu Sad al Ensari’nin (ra) ve daha nicelerinin naklettiği üzre Rasulullah (sas) şöyle buyurmuştur: “La zakata, fii maalin hatta yahula aleyhi al havlu.”

Anlamı: “Şu zamana kadar hiç bir zekat yoktur ki (ödenmesi gereken), kendisinin üzerinden bir havl geçmiş olmasın.”

Yani üzerinden havl geçmeyen bir değerin zekatı olmaz.

Tirmizi Ibn Mace, Bayhaki ve Ibn Ömer ve bir çokları nın naklettiği üzere İmam Albani ise Sahih Hadis olduğunu tastiklemiştir.

Demek ki burada geçen havl kelimesini iyi anlamamız gerekiyor.

Anlamıyoruz ya Rabbi, Kur’ān’da geçen bu havl kelimesini nasıl anlamalıyız? Ve Kur’ān hesabına göre nasıl hesap edelim, diğerlerinin yaptığı yanlış hesabına göre değil.

Allahu Teāla Kur’ân’ı Kerim’in Bakara Suresi’nin, 233. Ayetin’de şöyle buyurmaktadır: “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl (havl) emzirirler….”

Bu da: “Annelerin çocukları’nı tam iki yıl/ iki havl boyunca emzirdikleri anlamına gelir. Emzirme dönemini tamamlarlarsa.”

Burada iki havl diye geçmektedir, fakat neye göre iki ve nasıl hesap edilmelidir?

Çok basit. Ahkaf Suresinin 15. Ayetin‘de Allahu Teāla şöyle buyurmaktadır: “….Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer…”

Demek ki hamilelik ve emzirme dönemi toplamda otuz ay sürmekte. Ve Allah’ın kanununa göre hamilelik dokuz ay sürmektedir. Otuz aydan dokuz ayı çıkardığımız da 21 ay kalır, bu 21 ay ise toplamda iki havl emzirme dönemidir. Bunu da ikiye böldüğümüzde 10,5 ay eder. Yani bir havl 10,5 ay (bir emzirme dönemi’dir).

Bir havl 10,5 aya tekabül eder. Ve zekatın şartı ise üzerinden bir havl’in gecmesidir. Yani bir dönem.

Örneğin bir koyunun var, ve ondan bir kuzu/yavru olduğunda 8 ayda yetiştirir ve satarsın. Ya da onun birini alir verirsin.

Herhangi birşey’den gelir elde edebilmemiz için altın vs…gibi. Bir havl (devre-dönem/dönüm) sonra yani 10,5 ay sonra ödeme yapılır.

Bu da şimdiye kadar 12 ay üzerinden yapılan hesapla mukayese edildiğinde yedi yılda  bir yıl eksik ödediğimiz anlamına gelir.

Deme ki 12 ay üzerinden zekat ödediğimizde bu hesaba göre her yedinci yıl ödenmemiş oluyor. Geçen (dönemler) geçmiştir inşallah Allah bağışlayacaktır. Elbette ki kim verebilirse/ telafi edebilirse geçmişi, elbette ki daha hayırlı olur. Yapamayan içinde sorun olmaz.

.

Fakat onun havli 10,5 ay olarak hesap edilmiştir…

10 buçuk ay Allah’ın hesabına göredir. Eğer biri para ile ticaretle uğraşırsa 10 buçuk ayda tasarruf yapar ve birçok şey alır.

Fakat zaman değişiyor misal 10 buçuk ayın sonunda haziran veya mart ayında tekrar ödüyorsun. Bu süreçte zaman sürekli değişiyor ve fakir insanlar kışın, yazın, okul zamanında veya herhangi bir zamanda para kazanabiliyorlar illede belirli bir ayda veya senede para almıyorlar.

Ihtiyacı olan insanlar bu hayırdan kazanabilsinler diye böyle yapılıyor. Fakat

ektiğiniz mahsuller ile zekatınızı veriyorsunuz misal, buğday, mısır, fasulye ve meyve gibi şeyler çünkü Allahu Teâla  şöyle buyuruyor: Ve hakkını mahsul gününde verin

Bu sene, âm ve havl üzerineydi.

Bir de hicce var:

Musa (as) Medyen kavmine geldiğinde kenarda adamların su almasını bekleyen iki tane kız gördü. Onlar fakirdi ve hayvanlarına sulamak için bekliyorlardı.

Çok fakirlerdi ve babaları sanıldığı gibi Şuayb peygamber değildi. Bu yanlış bir görüş.

Bu nasıl olur ? Allahu Teâla bir peygamberi nasıl yaşlı, hareketsiz ve evde bırakır ve üstelik herşeyi kızlarına yaptırıyor su getiriyorlar, kuzulara çobanlık yapıp gelip babalarina yemek getiriyorlar.

Bu bir peygamber için rezil bir durum olduğundan Allah’ın bir peygamberi bu hale koyması ve kızlarından geçindirtmesi olmaz. Allah’ın peygamberleri hakkındaki kanununa aykırıdır.

O bir salih insandı ve Medyen kavmindeydi ve Şuayb (as)’in davetine icabet edenlerdendi.

Peki bu adam Musa (as)’ya ne dedi?

Ona dedi ki: “Seni kızlarımdan birisiyle evlendireceğim ve mehir olarak sekiz hicce istiyorum.”

Hicce burada ne anlama geliyor?

Bizler Zilhicce ayı  diyoruz yani hac sezonu demek. Sezon: yılın belirli bir zamanı demektir.

Çobanlık ediyorsun ve koyunlar bebek yapınca bu hicce oluyor. Koyun bebekleri 6 ay içerisinde gelirler buradaki hicce 6 aydır. Keçilerde bu 5 aydır ve ineklerde 10 veya 11 ay.

O halde her yeni doğan bebek bir hicceyi ifade eder.

Her sene 3 ay hac zamanıdır yani hac sezonu.

Hac sezonu Zulkade ile başlar sonra Zulhicce ve sonunda Muharem ayı gelir.

Yani demek ki Müslümanlar sadece bu sezonda hac yapabilirler ve hac sadece bu zamanda geçerlidir. Hac mevsimi de denir.

Koyunlara çobanlık ettiğinde bile zamana dikkat edersin hangi zamanda geldiklerine bakarsın. Koyunların ne kadar çok bebek sahibi olduklarını hesap edebilirsin ve 6 veya 8 ay hesaplarsın.

Neden?

Eğer buğday ekersen bunun bile bir sezonu vardır ektiğini biçtikten sonra verirsin. Mısır ekersen toplayıp verdiğin zaman zekatını da verirsin.

Demek ki sene de iki defa oluyor bu veya iki den fazla, eğer üç defa oluyorsa biçtiğin mahsulden de üç kere zekat vermen gerekir. Hayvanlar ve ticarette her sene olması şart değildir.

Fakat havl ile olması gerekir, eğer bir mahsul üç ay sonra çıkarsa üç ay sonra vermek zorundasın veya dört ay sonra çıkarsa dört ay sonra vermen gerekir. Misal bunlar meyve veya fasülye vs. olabilir. Aynı şekilde hayvanlarda da bu böyledir.

Kıyas ve mananın türü ile mahsulle nasıl zekat verilir bunu havl anlamıyla biliyoruz. Kur’ân’ın bir çok yerinde de geçiyor. Havl’in ne anlama geldiğini biliyoruz ve hiccenin de sezon anlamına geldiğini öğrenmiş olduk. Misal hac sezonu, mahsul sezonu veya herhangi bir şeyin sezonu diyebiliriz.

Demek ki kayın babanın Musa (as)’dan istediği 8 hicce burda koyunların 8 defa bebek doğurması veya 8 defa ekilip biçilmesi anlamına geliyor, 8 sene değil.

O halde senenin, âm’ın, havl ve hicce’nin, ne anlamlara geldiğini artık biliyoruz.

Şimdi de Nuh (as)’a gelelim:

Allahu Teâla Nuh (as)’a şöyle buyuruyor: “Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o bin sene elli âm hariç bir süre onların arasında kaldı. (Ankebût, 14)

Bu burda aynen 10 elmadan 5 portakalı çıkarmak gibi sonunda kaç kalır?

Bu yanlış bir hesaplama olur. Portakalı elmadan çıkaramazsın. Elmayı elma ile kıyaslayabilirsin. Portakaldan sadece portakalı çıkarabilirsin.

Demek ki sene ve âam’ın arasında da fark vardır. Sene zor zamanı ve âam rahat zamanı ifade ediyor.

Eğer Allahu Teâla Nuh (as)’un 1000 sene kavmiyle kaldı diyorsa bu zor ve katı seneler olduğu anlaşılıyor.

O kavmini davetle geçen sert 1000 seneden sonra 50 rahat âm sonradan gelmiştir.

Yani 1000 kere 12 ay zor. Ve 50 kere 12 ay rahat.

Ve tufandan sonra geminin durmasıyla kurtulanlar sadece Mü’minlerdi ve çok iyi insanlardı. Allah onları kurtardı. O aralarında hayır ile ve problemsiz süre yaşadı fakat sadece 50 âm (yıl).

Demek ki davet olarak 1050 sene kaldı. Ve 40 yaşında Allah’ın yasasına göre peygamber oldu Yahya ve İsa (as) hariç. Yahya çok gençti ve İsa (as) Kur’ânda ki ayete göre beşikte peygamber olduğunu ifade etti.

Yoksa tüm peygamberler 40 yaşında peygamber oldular. Bu Allah’ın peygamberleri (as) hakkında kanunudur.

Adem (as) Arz’a geldiğinde kendisi, eşi ve çocukları için peygamber olarak geldi.

Demek ki Nuh (as) 1090 sene yaşadı.

40 + 1000 + 50 = 1090

Bu böyledir.

Tüm hesapları bilmeliyiz. Allah’ın hesaplarına göre bu “yeni İlim” serimizin Kur’ândan devamıydı. İnsanların hesaplarına göre değil.

Vallahu Teâla ala ve alem

Seyyid Magdy Dawoud