You are currently viewing Ledünnî Magdaviyye Salavâtı

Ledünnî Magdaviyye Salavâtı

صلوات لدنية مجداوية

Salavât-ı Ledunniyye Magdaviyye
(Ledünnî Magdaviyye Salavât)

Allah’ım, Mübârek Nebî Seyyidinâ Muhammed’e, O’nun pâk Âline ve Ebrâr (iyilikler ehli) Ashâbına salât ve selâm eyle ve mübârek kıl.

Allah’ım, Seyyidinâ İbrâhîm’e ve Seyyidinâ İbrâhîm’in Âline salât ettiğin gibi, Seyyidinâ Muhammed’e ve Seyyidinâ Muhammed’in Âline salât eyle.

Âlemler içinde Seyyidinâ İbrâhîm’i ve Seyyidinâ İbrâhîm’in Âlini mübârek kıldığın gibi, Seyyidinâ Muhammed’i ve Seyyidinâ Muhammed’in Âlini mübârek kıl.

Şüphesiz Sen Hamîd’sin (övülmeye lâyık yalnız Sen’sin) ve Mecîd’sin (şân ve şeref sahibi yalnız Sen’sin).

Allah’ım, ilkler ve sonlar içinde ve Melei’l-A’lâ’da, din gününe kadar ve ebediyete kadar Seyyidinâ Muhammed’e, Senin âlemlere rahmet olarak gönderdiğin ilk nûrun olarak kulluk edenlerin ilkine olan salât ile salât eyle.

Allah’ım, Senin ezelî tecelliyâtının nûru olan Seyyidinâ Muhammed’e salât eyle.

Allah’ım, kulluk edenlerin ilki olarak Senin ilk nûrunun nûru olan Seyyidinâ Muhammed’e salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e, pâk Âline ve Ebrâr Ashâbına salât eyle.

Allah’ım, O’na, “Belâ” ile O’nun rahmetine, “Belâ” ile Lâ ilâhe illâ ente’ye/Sen’den başka hiçbir ilâh olmadığına şâhitlik ettikleri ruhlar âlemi olan Âlemu’z-Zarr’de salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e, Sana ilk secde edenin Sana hamd makâmı olan Makâm-ı Mahmûd salavâtı ile ve kulluk edenlerin ilkinin salâtı ile salât eyle.

Allah’ım, Senin Kitâbının, Kur’ân’ının, El-Furkân’ın, Arapça bir Kur’ân yapılmasından önce ve Arapça bir Kur’ân yapılmasından sonra bir asıldan Levh’te bulunanın ve aslı üzere El-Aliyy ve El-Hakîm olan Ummu’l-Kitâb’da bulunanın nûru Seyyidinâ Muhammed’e salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e ve Seyyidinâ Muhammed’in Âline, secde edenlerin ilki, kulluk edenlerin ilki, kulluk edenlerin ve secde edenlerin imâmı olarak ilk secde edenin salavâtı olan Makâm-ı Mahmûd salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, Mübârek Nebî Seyyidinâ Muhammed’e, pâk Âline,

Ahmedu’l-Hâmidîn’in (hamd edenlerin en çok hamd edeninin) kendisiyle Makâm-ı Mahmûd’u elde ettiği ve Ahmedu’l-Hâmidîn ve İmâmu’l-Hâmidîn’in (hamd edenlerin imâmının) insanlara ve cinlere müjdeleyici ve uyarıcı Muhammed olarak,

Âlemlere rahmet Mahmûd olarak,

Hamd edenlerin ilki ve Ahmedu’l-Hâmidîn (hamd edenlerin en çok hamd edeni) Ahmed olarak,

Âlemler içinde âlemlere rahmeti ile Mahmûd olarak,

Tüm yaratılanlar içinde Mahmûd olarak,

İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmete, Kur’ân ile olan insanlara ve cinlere yeryüzünde yürüyen bir Kur’ân olarak,

İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmete Rasûl olarak gönderildiği salavât ile salât ve selâm eyle ve mübârek kıl.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e ve pâk Âline, Allah’ın yarattıklarının ilki, kulluk edenlerin ilki, kulluk edenlerin en çok kulluk edeni, Ahmedu’l-Hâmidîn, âlemlere rahmeti ile yaratılanlar arasında Allah’ın nûru, ilk nûr, ilk kul, Allah’ın nûru ve Er-Rahmân’ın Kur’ân ile O’na öğrettiği Kitâb-ı Mubîn’inin (apaçık Kitâbının) nûru olduğu ve nûr üstüne nûra dönüştüğü tecellî salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım O’na El-Kitâb ve El-Furkân’da;

Kaleme Senin tüm yarattıklarındaki mutlak murâdını Levh’e yazmasını emrettiğin,

Sonra onun (ilk nûrun), Senin kelâmın Muhammed olmasını yazdığın ve kadâ olarak yazdığın,

Sonra O’nu yeryüzünde yürüyen bir Kur’ân kıldığın ve O’nu vahiy ve nûr olarak Kur’ân ile gönderdiğin,

Sonra O, kâinatta akıp giden bir nûr üstüne nûr olduğu,

Gelişi ile (evin) eksik tuğlasının kemâli tamâm olan kâinât evindeki kandillik nûru olduğu,

Doğrusu, O’nun kandillik lambası ve o kandilliğin aydınlatıcı ışık kaynağı olarak gelişi ile, kemâl ve tamâma erişen kâinât evindeki kandillik nûruna dönüştüğü,

-Öyle ki o kemâl ve tamâm, Senin aydınlatıcı ışık kaynağın ile kâinât evinin tamâmı (tamamlanışı) kemâli ve cemâlidir-

Sonra kandillikteki lamba, inciye benzer bir kawkab’e (gezegene) dönüştüğü zamanki ilk nûrda salât eyle;

-O kawkab ki; Yûsuf’un kardeşleri olan kawkabler gibi değil,
Uykusunda gördüğü kawkabler (gibi) değil,
Geri kalan diğer kawkabler gibi değil.

Aksine, haddi zâtında (kendiliğinden) parlayan ve kendisi dışındakilerin üzerine parlayan;

Haddi zâtında (kendiliğinden) ışıldayan ve kendisi dışındakilerin üzerine ışıldayan inciye benzer bir kawkab ki;

Allah’ın ezel (ezelî) olarak tecellî ile,
Kadâ olarak murâd ile,
Allah’ın kendisini âlemlere rahmet olarak sunduğu,
Âlemlere rahmet olarak ve Allahu Teâlâ’nın Kerîm Kitâbındaki:

“Size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir kitâb gelmiştir.” kavlince,

Subhânehu ve Teâlâ’nın Kerîm Kitâbındaki:

“De ki: Eğer Er-Rahmân’ın bir oğlu olsaydı, kulluk edenlerin ilki benim.” kavlince,

ilk nûr ve kulluk edenlerin ilki olma hakîkatince âlemlere rahmet olması ile,

Allah’ın dışında kalanların tümüne hayırlı bir rahmet olarak;

Âlemlere gönderilmesi ile Allah’ın nûru olarak kendiliğinden ışıldayan (bir kawkab).

Allah’ım, O’na bu ezelî hakîkat ile salât eyle.

O ki ilk kul, Senin ilk nûrun ve Senin Levh’teki Allah’ın dili, Allah’ın kelâmı ile olan apaçık kelâmın.

Onun benzeri bir kelâm yok.
Onun benzeri bir Kur’ân yok.
O’nun nûrunun ve Habîbinin benzeri bir mahlûk yok.

(O ki) kökü sâbit, dalları gökte mübârek bir ağaçtan, göklerde ve yerde ilâhî nûr, Allah’ın nûru olması (murâd edilen) Rabbânî murâd ağacından tutuşturulmuş inciye benzer bir kawkab.

O’nun nûrunun misâli, anlaşılmak, bilmek ve düşünmek için olan misâldir, O’nun nûrunun misâli olarak.

Nûr, Allah değildir ve Allah, nûr değildir.

Aksine nûr Allah’a bir izâfettir.

O’nun nûru Muhammed, kulluk edenlerin ilkidir.

Muhammed’in nûru göklerde ve yerdedir. O’nun nûrunun misâli bir kandillik gibidir.

O kandillik ki, yaratılanların etrafında tavâf ettiği kâinât evindeki eksik tuğladır.

Doğrusu bu tuğla, yerine koyulmuştur ve O, beşerî hakîkati ile insanlar için en hayırlı ümmete müjdeleyici ve uyarıcı olmak ve nûrânî hakîkati ile âlemlere rahmet olmak için gelen beşer (insan) nebîdir.

Kendisine gönderildiklerini bilmeksizin, nasıl gönderilir?

Evet, ilk nûrunun hakîkati..

O’na “İkra/Oku!” dendiği zaman, nebevî hakîkati ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak beşer (insan) ve rasûl (peygamber) oldu.

O’na Kur’ân indirildi.
Kur’ân O’nun için Er-Rahmân’ın gelini olarak alâmet kılındı.

O’nun dışındakilere alâmet olarak Habîbine Kur’ân’ı öğretti.

Sonra bunun ardından insanlığın babası Âdem’i yarattı.

O (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah’ın ilk nûru ve Allah’ın kendisine Kur’ân’ı öğrettiği Nûr-u Muhammed olarak O’ndan (Âdem’den) önceydi.

Sonra bunun ardından, O’ndan, nebevî-beşerî hakîkat ile doğan, yaşayan, yiyen, uyuyan, evlenen, çocuk sahibi olan ve “Yaradan Rabbinin adıyla oku!” (âyetinin) inmesiyle nebîlerin ve rasûllerin son halkası olarak nebevî hakîkati gelen beşer nebî gelmesi için Âdem’i nebî ve rasûl olarak yarattı.

Allah’ım, Seyyidi’l-Evvelîn ve’l-Âhirîn’e (ilklerin ve sonuncuların Seyyidine) ve pâk Âline salât eyle.

Seyyidinâ Muhammed, bu nûrânî hakîkatler, yaratılış ve murâd hakîkatleri iledir.

Allah’ım O’na, O’nun hakkında ve O’na kadâ olarak yazdığın kadân olarak ve takdir ettiğin kader olarak, Sen’den ve Senin murâdın ile elde ettiği bu hakîkatler ile salât eyle.

O’na kadâda, kaderde ve bir mikdâr, bir kadr ve kader ile yarattığın her şeyde salât eyle.

Allah’ım, O’na salât eyle.

Allah’ım, O’na, Senin ve tüm meleklerinin O’na kendisiyle salât ettiği melâikiyyeh salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, O’na Ulûhiyyet, Rubûbiyyet salavâtın ile ve azîm esmânın ve celîl sıfatlarının salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e, Senin indirdiğin, öğrettiğin, kendi Zâtına sakladığın, Kitâbının kelimeleri ve harfleri arasında kıldığın, Levh’te bulunan, Kalem’in yazdığı, Senin sırlarından bir sır olarak kendi Zâtına sakladığın, onlarla Senin özelliklerini öğrettiğin azîm esmânın ve celîl sıfatlarının salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, O’na bunlarla salât eyle.

Allah’ım, O’na Seninle, Senin azîm esmân ile ve celîl sıfatların ile olan salavât ile salât eyle.

Allah’ım, O’na ism-i a’zâmın ile salât eyle Yâ Azîm.

O’na ve tüm Âline, azîm salavât, selâmât ve berakât ile (salât eyle).

Allah’ım, O’na, nebîlerin ve rasûllerin ilki ve imâmı olarak, kendisiyle O’na Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya isrâ (gece yolcuğu) yaptırdığın salavât ile ve kendisiyle O’na salât ettiğin, kendisiyle nebîlerin ve rasûllerin imâmı olarak salât ettiğin salavât ile salât eyle.

İki yay arası kadar ya da daha yakın bir mesafede Sana urûca (mi’râca) kabul ettiğinde, o zaman O’na Sidretu’l-Muntehâ’da başka bir iniş olarak gösterdin.

Sonra gördü, basîreti basarına yansıdı.

Sonra nûr üstüne nûra dönüştü, gördü ve baktı.

Fuâd, gördüğünü yalanlamadı.

Allah’ım, O’na kendisiyle Sana mi’râc yaptırdığın bu salavâtın ile O’na salât eyle.

Sen ki, O’na isrâ ve mi’râc yaptıransın.

Öyle ki Sen O’na nasıl isrâ ve mi’râc yaptırdığından sorgulanmazsın.

Kuluna isrâ ve mi’râc yaptıran Subhân (tüm noksan sıfatlardan münezzeh olan) Sen’sin.

O kul ki Senin Habîbin Muhammed, O’na bu hâl ve bu makâm ile, kendisinden daha yüksek salavât bulunmayan yüksek isrâ ve mi’râc salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, O’nu kendisiyle, neredeyse iki yay arası mesafede ya da daha yakın makâm olarak, iki yay arası kadar mesafede kıldığın salavât ile O’na salât eyle.

Allah’ım, O’na “eynesiz/neredesiz” ve “keyfesiz/nasılsız” olan salavât ile salât eyle.

Seninle, Sen’den O’na sevinç olarak ve Sana “keyfesiz/nasılsız” ve “eynesiz/neredesiz” yakınlığının salavâtı ile O’nun kalbine sevinç olarak..

Öyle ki O’na salât ettin, O’nunla konuştun..

O, gördüklerinin en iyisini, hiçbir gözün görmediğini ve yarattıklarından hiçbirinin kalbinin Sen görmesini istemedikçe takdir edemeyeceğini (gücünün yetmeyeceği) gördü.

Sonra O (sallallahu aleyhi ve sellem), Senin nûrunu ilk gören olarak ilk murâdın oldu.

O nûr ki, Senin yarattıklarının ilki ve Senin ilk nûrun olarak tecellî ve murâd ile Sen’dendir.

Senin tanınman için ve yaratılanların O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) nûrundan ve Senin yarattıklarına rahmet olarak gönderilişi ile Seni tanımaları için O’nu (sallallahu aleyhi ve sellem) murâd olarak yarattın.

Sonra varlık (kâinât) Seni tanıdı ve yarattıklarının tümü Sana kul olarak ve secde ederek, kulluk edenler ve secde edenler olarak geldi Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Allah’ım, O’na O’nu kendisiyle âlemlere rahmet olarak gönderdiğin hakîkat ile salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e kulluk edenlerin ilki olarak salavât ile, ilk nûrun olarak salavât ile, âlemlere rahmet olarak salavât ile, isrâ ve mi’râc salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım Mübârek Seyyidinâ Muhammed’e ve O’nun pâk Âline salât ve selâm eyle ve mübârek kıl.

Kendisiyle Makâm-ı Mahmûd’u elde ettiği,

Sonra Senin hamdinin makâmı ve Sen’den O’na bir rahmet olarak kendilerine Mahmûd olarak geldiği yaratılanlar arasındaki, yarattıklarının hamdinin makâmı olduğu,

Sonra yaratılanlar arasında Mahmûd olduğu ve Ahmedu’l-Hâmidîn’in ve İmâmu’l-Hâmidîn’in Sen’den, Sana hamdi ile Mahmûd olduğu,

Sonra bizzat O’nun Senin hamdinin makâmı, ilk ve yüksek derece makâmı, Senin O’na hamdinin makâmı olan ilk (birinci) yüce makâm, Makâm-ı Mahmûd olduğu salavât ile..

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e O’nu kendisiyle Ahmedu’l-Hâmidîn kıldığın Ahmediyye salavâtı ve kendisiyle ve Arşının sadrı üzerinde yazılı olan ve Âdem’in Senin katında Sana karşı suç işlediği zaman kendisiyle yardım istediği ve Senin de O’nu bağışladığın “Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” ile O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) zikrini (şânını) yükselttiğin Muhammediyye salavâtı ile salât ve selâm eyle ve mübârek kıl.

Allah’ım, O’na kendisiyle O’nu Muhammed kıldığın salavât ile salât eyle.

Allah’ım, O’na Muhammediyye salavâtı ile, kendisiyle O’nu Ahmed kıldığın Ahmediyye salavâtı ile, kendisiyle yaratılanlar arasında Mahmûd olduğu Mahmûdiyye salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e tüm esmâsı, sıfatları, Senin katındaki yüce kadri ve mikdârı ile ve Senin katındaki kadri ve mikdârınca pâk Âline salât ve selâm eyle ve mübârek kıl Yâ Aliyyu Yâ Azîm.

Allah’ım, Mübârek Seyyidinâ Muhammed’e salât ve selâm eyle ve mübârek kıl.

Allah’ım, kendisiyle O’na salât ettiğin ve kendisiyle Makâm-ı Mahmûd’u ve vesîle, fazîlet, yüksek ve yüce derece makâmı olarak şefaati elde ettiği salavât ile O’na salât eyle Yâ Semî’u Yâ Alîm.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e kendisiyle şefaat ve vesîle makâmını, cennetin anahtarını ve cehennemin anahtarını elde ettiği şefaat salavâtı ile salât eyle.

O’nu sevenler, O’nu takip edenler ve O’na bu salavât ile salât edenlerin, kendisiyle O’nun şefaatini elde ettiği, hesaptan, kitaptan, mîzandan muâf olduğu, El-Hannân El-Mennân’ın adl ile değil, ihsân ile olan fadlı olarak şefaat ile Allah’ın yarattıklarının ilki, kapıyı çalanların ilki, kendisine cennetlerin en yükseğine girmesi için ilk izin verilen El-Habîb Muhammed’in beraberinde cennet derecelerinin en yükseğine girdiği (salavât ile)..

Allah’ım, ilkler ve sonlar içinde Mübârek Seyyidinâ Muhammed’e Senin yüce katındaki tüm sıfatları, kadri ve mikdârı ile salât ve selâm eyle ve mübârek kıl Yâ Aliyyu Yâ Azîm.

Din gününde kendisiyle ayaklarımızı sâbitleştireceğin salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Din gününde, o ayakların sallanacağı günde ayakları sâbitleştirilmiş olanların salavâtı ile..

O’na kendisiyle salât edenlerin, Senin gölgenden başka hiçbir gölge bulunmayan günde Senin Arşının altında gölgeleneceği salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Hesaptan, kitaptan, mîzandan muâf olanların ve vechinin nûru ile dünyanın ve âhiretin işlerinin ıslah olduğu Er-Rahîm Er-Rahmân’ın vechine bakanların salavâtı ile..

Allah’ım, O’na, O’nun elinden içenlerin ve içtikten sonra ebedi olarak susamayacak olanların salavâtı ile salât eyle.

Mukarreblerin (yakınların) ve din gününde O’na en yakın olanların salavâtı ile..

O’na dâimâ ve ebediyete kadar murâfiklerin (yol arkadaşlığı edenlerin), O’nun elinden içenlerin, Havzını çevreleyenlerin, kendilerinin dışındakilere su verenlerin, şefaat edenlerin, şefaat edilenlerin, (Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) izni ile) ailelerine, onları Senin rızân için sevenlere, benim için sevenlere ve Senin nebîni sevenlere, kendilerinde ittibâ ve salavât bulunanlara şefaatçi olanların salavâtı ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Allah’ım, O’na Senin vechine bakanların, Arşının altında gölgelenenlerin, çevreleyenlerin, mukarreblerin, kendisiyle uyanık ve uykuda olarak, diriler ve ölüler olarak, din günündeki haşirde, hesapta, ebediyete kadar O’nun rifkati (yol arkadaşlığı) ile bulunanların salavât ile salât eyle.

Allah’ım, Seyyidinâ Muhammed’e, O’nun pâk Âline, Ebrâr Ashâbına, bizlere ve anne ve babalarımıza, kendisiyle şefaati ve onunla da yakınlığı, Muhammediyyeti’l-Ahmediyye rifkatini (O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) yol arkadaşlığını) ve din günündeki haşirde Ahmedu’l-Hâmidîn’in hamd sancağı altındaki Ahmediyye’yi elde edeceğimiz salavât ile salât eyle Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Allah’ım, O’na, ebediyete kadar diriler ve ölüler olarak, uyanık ve uykuda olarak, amel ve kelâm olarak, kavl (söz) ve Allah’ın Kitâbı ve O’nun Sünnetinden bir ilimle O’na ittibâ olarak, Kitâb ve Sünnet ile ilim ve amel olarak, Senin nûrundan olan ilim ile amel olarak, O’nun murâfikleri olan mukarreblerin salavâtı ile salât eyle Yâ Rabbe’l-Âlemîn, Yâ Hannânu Yâ Mennân.

O’na salât eyle Yâ Rahîmu Yâ Rahmân.

O’na, cennetin en yüksek kapılarından girenlerin, kendilerine “Selâm (esenlik) ve güven ile girin.” (Hicr, 46), “Selam olsun size, tertemiz ve hoş geldiniz. Oraya ebedî kalıcılar olarak girin.”(Zümer, 73) denilerek selâm ile karşılananların, dâimâ Senin vechine bakanların ve diriler ve ölüler olarak, uyanık ve uykuda olarak, din günündeki haşirde haşredilenler olarak, ebediyete kadar Senin mâiyyetin (beraberliğin) ile olanların salavâtı ile salât eyle.

Allah’ım, O’na Senin katındaki esmâsı ve Senin O’nun üzerindeki esmân ile, El-Muhammediyye El-Ahmediyye El-Mahmûdiyye rifkatinin (O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) yol arkadaşlığının) salavâtı ile salât eyle Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

El-Muhammediyye El-Ahmediyye ve El-Muhammediyye El-Mahmûdiyye rifkatinin salavâtı ile..

Kendisiyle Senin mâiyyetini ve O’nun dâimî ve ebedî olarak, hiçbir kesintiye uğramaksızın, süreklilik üzere ve ebediyete kadar rifkatini elde edeceğimiz İlâhî Mâiyyet salavâtı ile..

Nerede bulunursak bulunalım ve ne istersek isteyelim Senin mâiyyetinle bulunanlar olarak ve O’nun rifkati ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn..

O’na, din gününde sırattan şimşek hızıyla geçenlerin salavâtı ile salât eyle Yâ Rabbe’l-Âlemîn, Yâ Ze’l-Celâli ve’l-İkrâm..

Yarattıkların, yaşattıkların, öldürdüklerin adedince, rızıklandırdıkların, verdiklerin ve engellediklerin adedince, saydıklarının (hesap ettiklerin), kada olarak yazdıkların ve takdir ettiklerinin adedince, tüm yarattıklarının zerreleri adedince, bildiklerimizin ve bilmediklerimizin adedince, O’na salât edenlerin salât ettikleri gibi, O’na salât ettiğin gibi, O’na meleklerinin salât ettiği gibi olan salavât ile..

Allah’ım, O’na (sallallahu aleyhi ve sellem) sayıp kuşattıkların (hesap ettiklerin) adedince salât eyle Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

El-Kirâmu’l-Kâtibîn’in yazmaktan âciz kaldığı, kalemin yazmaktan ya da kitabın kuşatmaktan âciz kaldığı salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Sen’den Sana Senin ile, Senin ledünnünden (katından) ve Senin katında bizim için O’na bizzat Senin ulaştıracağın salavât ile, yarattıklarından biri ile değil.

O’nun hakîkati, kadri ve mikdârınca Senin katında Sen’den Sana Senin ile, Senin sürekliliğin ile sürekliliği devam eden ve Senin katında bizim için O’nun üzerine olan ve bizden O’nun üzerine olarak ulaştıracağın ledünnî salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Senin bekân ile bâki ve Senin sürekliliğin ile sürekli olan, söylediklerimizin ve saydıklarımızın adedince ve Senin yarattıklarının adedince, (sayı olarak) birbiri ile çarpımları adedince ve yine dâimâ ve ebedî olarak misli ile çarpımları adedince, Senin saydıklarının ve kuşattıklarının (birbiri ile) olan çarpımları adedince olan salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Senin sürekliliğin ile sürekliliği devam eden ve bekân ile bâki olan bir çarpım olarak, bizi kendisiyle hamd edenlerin, şükredenlerin, senâ edenlerin (övenlerin), salât edenlerin, makâmına, mukarreblerin, hesaptan, kitaptan, mîzandan muâf olanların, Seninle buluşacağımız gün, Arşının ve gölgenin altında Senin rızânın dâiresine girenlerin, Sen’den Sana Senin ile, fadl ve ihsân ile hesaptan, kitaptan, mîzandan muâf olanların makâmına ulaştıracağın (salavât ile) Yâ Hannânu Yâ Mennân..

Yarattıklarının en hayırlısına olan salât ile, yaratılanların ve mahlûkâtın en hayırlısına olan salavât ile, Sen’den Sana Senin ile Senin ledünnünden (katından) bizi Rabbânî ubûdiyyete ulaştıracağın salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Nerede olursak olalım ve ne istersek isteyelim Ey Arzın ve Göklerin Rabbi, bizi O’nun rifkati ile, kendisiyle makâmların en yücesine ve O’nun rifkati ve Senin mâiyyetin ile en yüksek derecelere ulaştıracağın salavât ile Yâ Rabbe’l-Âlemîn..

Bizim Sana hamdimiz ile, yalnız Sana ve Sana teşekkür olarak Senin nimetlerine tam bir şükür ile, Senin senân ile Senin üzerine ve Senin Zâtın üzerine olan senâ (övgü) ile, bizi kendisiyle Rabbânî kullara ulaştıracağın salavât ile..

Nerede olursak olalım ve ne istersek isteyelim, Senin nûrun ile göreceğimiz ve bize Senin ledünnünden (katından) Senin muhlâs kullarından muhlâslar olmamız verilecek olan (salavât ile) Yâ Rabbenâ..

Yâ Hannân, Yâ Mennân, Yâ Ze’l-Fadli ve’l-İhsân ve’l-Celâli ve’l-İkrâm.

O’na bu salavât ile salât eyle.

Bize, anne babalarımıza, ailelerimize, meşâyıhımıza (büyüklerimize), âlimlerimize, bizi Senin için sevenlere, bize bir harf öğretenlere, üzerimizde hakkı olanlara..

Dinde bir bağ ve kuvvet olarak Yâ Rabbe’l-Âlemîn..

Bizim Senin için sevdiklerimize de..

Bizi kendisiyle hâcetlerin giderilmesine, maddî ve mânevî, açık ve gizli âfetlerden şifâya ulaştıracağın (salavât ile) Ey Arzın ve Göklerin Rabbi..

Bizi şifâya kavuşturacağın, Sen’den başkalarına karşı bize yeteceğin, bizi kendisiyle Rabbânî ubudiyyete, ledünnî takvâya, halâs ve ihlâsa, Sen’den, Senin ledünnünden Sen’den Sana Senin ile hidâyete ulaştıracağın (salavât ile) Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Hakkı hak olarak ve bâtılı bâtıl olarak göreceğimiz, hakka uyacağımız, bâtıldan kaçınacağımız ve bizi ondan engelleyeceğin (salavât ile) Yâ Rabbe’l-Âlemîn.

Sen bize yetersin, Sen ne güzel Vekîl’sin Yâ Rabbe’l-Âlemîn, ne güzel Mevlâ’sın ve ne güzel yardımcısın!

Sen, Seni niteledikleri tüm noksan sıfatlardan münezzehsin.

O’na, Senin sürekliliğin ile sürekli olarak ve Senin sürekliliğin ile sürekli devam eden bu salavât ile bizim için Senin katında salât eyle, El-Kirâm El-Kâtibîn ile değil.

Sayyid Magdy Dawoud