İblîs’e ilim azlığı zarar vermedi. Ancak ona edep azlığı zarar verdi. İblîs, âbid, müctehid cinlerden bir âlimdi. Hatta Allah onu Mele-i’l-A’lâ’ya (âlem-i melekûta) yükseltti ve melekler arasında yüce bir mevki sahibi oldu. Fakat edepsizlik yaptığında, bu ona fayda vermedi. Onun ifadesi kuralları baltaladı (yıktı). Çabası savrulmuş tozlar gibi boşa gitti. Dünya ve ahirette melun (lânetlenmiş) oldu.
İster Allah’a olsun ister Rasûlüne (sallallahu aleyhi ve sellem) ya da evliyalarına ve sevdiklerine, bütün müminlere ya da Allah’ın yarattığı tüm diğerlerine edepsizlik yapan herkes için, konuşan ilk canlı örnek oldu.
Edepsizlik cahilliktir, Allah’ın nimetine nankörlük ve onu inkârdır.
Sûfî bir efendi şöyle dedi:
“Edebi olmayana yol almak (seyr) yoktur. Seyri olmayana vusûl (varış) yoktur. Öyleyse mesafeler, edeple kat edilir.”
Bu nedenle sûfî terbiye, edebi temel almıştır.
(Bu) yolların meşâyıhları (ileri gelenleri) şöyle dedi:
“Tasavvufun tamamı ahlâktır. Kim seni ahlâkta geçerse, seni tasavvufta da geçmiş demektir.”
Tasavvuf ve onda Allah’a sulûkun (gidişat/ahlâki davranış biçimi) tamamı âdâbtır. Her vakitte âdâb, her hâlde âdâb, her durumda (yerde) âdâb…
Kim edebe tutunduysa, ricâl (adamlar) mertebesine ulaşmış demektir.
Kim de edepten yoksun ise, yakın zannettiği yerden uzaktır. Kabul gördüğünü zannettiği yerden geri çevrilmiştir.
Edep, ilmin özünü kavramanın meyvesidir. Edepsizlik ise, ilmin kabukları ve iskeletlerine aldanmanın meyvesidir.
İlim, marifetullah (Allah’ı bilme/tanıma bilgisi) elde etmek için istenir. Çünkü eğer Allah’ı bilirsek/tanırsak severiz ve O’na itaat ederiz ve O’nun önünde boyun eğeriz.
İblîs’e bak, ilim elde ettiğini zannederek nasıl da gururlandı ve tüm hükümranlıkların sahibi Rabb Subhânehu ve Teâlâ’ya edepsizlikte bulundu.
Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun sizi Biz yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere “Âdem’e secde edin!” dedik. İblîs’in dışında hepsi secdeye kapandılar. Ancak o (İblîs), secde edenlerden olmadı. Allah “Sana emrettiğim hâlde seni secde etmekten alıkoyan nedir?” buyurdu. O “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise tînden (balçıktan) yarattın.” dedi.” (A’râf, 11-12)
Bundan daha şiddetli bir cahillik gördün mü?
Onu birçok sıkıntıya (felâkete) düşürdü. Bunlardan biri diğerlerinden daha şiddetliydi.
Öyle ki İblîs’in yaşı büyüktür. Allah ona, Allah’ın (kendisine ait) yücelik makamlarından ilham etti:
“Şüphesiz ki sen Beni tanımadın. Eğer Beni tanımış olsaydın, Benim yaptığım hiçbir şeyde Bana bir itiraz olmadığını bilirdin. Çünkü Ben kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’ım ve Ben yaptığımdan sorguya çekilmem.”
Her kibirlide, edep azdır. İblîs’in yoluna (eylemlerine) uyan, onun hatası üzere yol alır. Onunla aynı akıbete koşturur.
Bu nedenle insanlığın Nebîsi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan, cennete giremez.”
Çünkü kibir, ilâhî huzurda edepsizlik yolunun başıdır.
İbni Mubârek şöyle dediğinde doğru söyledi:
“Bizler, çokça ilimden ziyade az bir edebe muhtacız.”
Allah’ım, bizi Senin edebin ile edeplendir. Bizi Senin ahlâkın ile ahlâklandır.
Bize Senin ilminden öğret. Bizim ilmimizi arttır. Bize öğrettiklerinle bizi faydalandır.
Sayyid Magdy Dawoud
Ek Okumalar :
O yoldaysan eğer ve âdâbın varsa, o halde varacaksındır.
Âdâp yolun refakatçisidir.
İblisin nefsinin bir durumda âdâbı yoktu, halbuki ibadet konusunda melekleri geçmişti, bu yüzden Allah’ın karşısında şımartılmış durumdaydı…fakat ebedi olarak Allah’ın ve her şeyin melunu oldu.
Seyyid Magdy Dawoud