Sen kimsin ben kimim?
Ben senim, sen bensin.
Benim adım sen, senin adın ben.
Ben hiçim, var olan sadece O.
Ben madem hiçdenim, Ama şimdi soruyorum:
Ben hiçim o halde soran kim?
Uluhiyyet sadece Allah’a ait
Ve sadece O’na kulluk yapılır.
Nasıl, niçin, ne, nerede ve ne zaman, beş soru.
Bu sorular Senden (Allah’tan) başka herkesi kuşatmıştır.
Bu beş sorunun muhatabı olan ben kimim?
Her bir soru kapısından bana birer kapı aç,
Seni bilmek için kendimi bileyim.
Zira beş soru karşısında kendimi yabancı görüyorum,
Ve kendimi asla anlayamıyorum.
Üzgünsün ey kalbim, seni ancak Yaradan anlar.
Sen benimsin ben seninim.
Ben hiç olarak senin değilsem
Sen O’sun.
Ben hiç olarak Seninsem,
Sen yine O’sun.
Bütün renkler bir tanedir
Bir tane renk renkleri oluşturur.
Hiçbir şeyi olmayan ikisini (siyah-beyaz) bildi.
Hiç, olgunlaşınca ikisini bir (1) gördü.
Hiç, kendi hiçliğini görünce tek rengi de bulamadı.
Bütün renklerde hiç.
Bir zamanlar hiçin çocukları vardı,
Onları her şeyden çok severdi.
Sonra kayboldular nefretle daimi sevgi yerine.
Demek ki sevgi de, nefret de, çocuklarda hiç.
Ah ah ah-u vah Ey O (ALLAH).
Hiçin hüzünlü kalbi Seninle konuşmak ister.
Hiç Senin olduğu için bunu diler.
Hiç O ile konuşsa O’na bir yararı yok,
Zira O en Zengin ve en değerli,
Hiç hiçe ne verebilir ikisi de hiç ise.
Ey O! Hiç bana yabancı.
Hiçin bir babası vardı
O’nu her şeyden çok severdi.
Bir zaman sonra hiçin ellerinde can verdi.
Sonra hiçin elleri babasını toprağın altında indirdi.
Demek ki hiçin babası da hiç
diğer sevdikleri de hiç, sevgileri de hiç idi.
Hiç hiçten bir şey ister ve beklerse,
Hiçler o hiçe bir şey veremezler
Ey O! Hiç hiç için bir şey istiyor,
O istediği de hiç. O halde o hiçe hiç ver.
Hüzünlüsün ey hiçin kalbi,
Sahibini ve sâkinini bulana kadar hüzünlüsün.
Ey O (HU)! Ne oldu! Hiç olan Seninle bir şey buldu!!!
Eureka eureka (buldum, buldum).
İsteyen, övülen O’nun ışığı.
O nur ile ben ben olarak sen de sen olarak belirdik.
Benden onlar geldi ve kişilikler belirdi.
Birbirimizi tanımamız ve HU’yu (O’nu) tanımamız için.
Ey HU (O) nurundan sana bakamıyorum.
Bakarsam yine hiç olurum.
Ama Sana bir şey demek istiyorum.
Bir ateş benden nefret etmekte,
Ve (takva) elbisemi yakmak istemekte.
Daha neler neler görmekteyim,
Anlayamadığımı bilmekteyim.
Üç tane de düşman görüyorum.
- Kıskanç,
Beni baki’den fani hayata getiren,
Ey benim kaza ve kaderim,
Bu ateşin (şeytanın) nefreti ne yaman.
- Benim kendi içimde,
Tanımam ve görmem,
Ama nasılını hissederim.
- Kafamda olan bir şey.
Etkisi kimya gibi.
Bazılarını tanır ama çoğunu tanımaz.
Ey benim HU’m (O)!
Sen benim Rabbimsin.
Senin varlığına kesin inandım.
Sen buradasın ve bana en önemlisin.
Fark etmez nasılın ve neredeliğin.
Hedefimsin, nasıl ve nerede olursam olayım.
Üç isteğim var senden.
1) Üçünden de kurtulmak.
2) Sadece Seni sevmek istiyorum, Senin istediğin gibi, benim değil.
3) Bir nur ver ki Seni onunla tanıyayım seveyim ve itaat edeyim.
Rabbimden kalbime şöyle tecelli geldi:
Ey kulum! Sana şeref nişanesi olarak vereceğim üç isteğine bak.
Ancak maalesef çoğu, muhafaza edemeyecek onu.
İşte sana bir Nur,
Her işini oldurur.
Ey Rabbim! O halde görüp, tanıyabilir miyiz O’nu (sallallahu aleyhi ve sellem).
İsmi ne, hatta nasıl biri?
Ne olur, lütfen, lütfen!
O’na özlemim çok arttı.
Göz yaşlarıma bak,
Tasdikleyen sözlerimi.
İster kalbimin ağıtını dinle İster seyret özlemle yanan ateşini.
O benim Nur’um.
O’nun içindir dünya ve ahiret.
Tarif edilemez, çünkü benim Nûr’um
Ve Rahmetimdir herkese.
Ben O’nu insan olarak göndereceğim
Ki örnek olsun sizlere.
Ben O’na Ahmed derim, zira ilk hamd eden
Ve en çok hamd edendir O.
Sizin aranızda Muhammed olarak anılır
Cennetin anahtarları ondadır.
Ey kulum! Bak arşımın cephesinde ne yazar?
LA İLAHE İLALLAH MUHAMMEDUN RASULULLAH
O sözün ağırlığı her şeyden daha fazla
Beni seven O’nu da sever, takip eder ve değeri artar.
Evet Rabbim! Şimdi her şeyi görüyorum.
Kalbimde bir yangın var ve bir parıltı.
Nedir o parlayan…görüyorum…
Söyleme kulum. Herkes uğraşsın
Ve herkes yaşasın, yaşayarak anlasın.
(Açıklama)
Bu, tecelliyât başladı: Halvetimdeydim. Çok hüzünlü olduğum bir anda O’na münacaat ettim ve o esnada kendimi bulamaz oldum. Sonra beni aldı ve Levh-i Mahfuz’un karşısına götürdü. Ben nasıl ve nerede olduğumu bilmiyordum. Ancak başka bir yerde konuşuyor, ağlıyor, ve yazıyordum. Bildiğim Allah’ın sevgisinden başka her şeyin fani olduğuydu.
Yaradılış hikayesini baştan sona okudum. Orada Allah’tan başkası yoktu, ancak hiç vardı. Ve Allah, muradı olarak Nur’unu oldurdu ve Levh ve Kalem’i O Nur’dan yarattı. Ve Allahu Teala kaleme bütün muradını yazmasını emretti.
Sonra Allahu Teala özellikle benimle ve insanlarla alakalı yazıları bana gösterdi. Yaratılmadan önceki durumu ta sonsuzluğa kadar giden hikayeyi bana gösterdi. Allah’ın izin verdiği kadarını sizlerle paylaştım. Ruhuma kaydedilen bu bilgiler vakti geldikçe ortaya çıktı ve inşaallah çıkmaya devam edecektir. Bu eserdeki ilimlerde o gün ruhuma kaydedilenlerden bir kısım olabilir.
Allahu Teala en Yücedir ve en iyi Bilendir
Seyyid Magdy Dawoud